HALKTAN KOPUK AKADEMİK AYDINLAR

HALKTAN KOPUK AKADEMİK AYDINLAR

EĞİTİM - 2014-01-15 16:59:43

Akademisyenler kendilerini bu toplumun aydın kişisi olarak görürler. Onlar için bilimsel düşünmek, bilimsel konuşmak, lobilerde ve toplantılarda farklı olmak bir ayrıcalıktır. İçlerinde aydın olmayı entellektüel popstarlık olarak görenlerin sayısı da azımsanmayacak kadar çoktur. Aslında bu yanılgı halk ve toplumu anlayamayan, kendisini onlardan soyutlayanların yanılgısıdır. Ayrıca akademik aydın diye adlandırılan kesim, zaten sadece içinden çıktığı topluma hitap eder ve beslendiği nokta da orasıdır. Akademik aydın dediğimiz adamın yüzünü devlete değil, topluma dönmesi gerektiğini anlamadığı sürece bu döngü böyle devam edecektir. Akademik aydın zaten dünyadaki olayları kavrayış ve değerlendirme yönünden farklı olan, olması gereken insandır. Ancak bu farkındalık yaratılırken o kadar çok başarısız olunuyor ki, akademik aydınlar kendilerini toplumdan soyutlayıp halktan üstün kişiler olarak görüyorlar. Tartışmalarda, toplantılarda, fikir beyan edilen her türlü toplantılarda öncelikle baktıkları konu akademik etiketten öteye gidemiyor. Şıracının şahidi bozacı hesabı, yapılan fikir tartışmaları da daha en başından sakatlanıyor. Bazılarına göre de akademik aydın, doğal olarak halktan kopuk olur. Kopuk olmadığı takdirde zaten aydın değil, halk olur. Onlara göre halk akademik aydınından kopmamaya çalışmalı, akademik aydınına sahip çıkmalıdır. Böyle düşünenler bilmiyorlar ki halktan soyutlandıkça kendi gelişimleri geriliyor.

Akademik aydınların önemli bir kısmı tıp, sosyal bilimler, fen bilimleri, ekonomi ve hatta siyaset alanında yaşanan, ülkeyi yakından ilgilendiren gelişmelerden kendini soyutlayan, hatta istifini bile bozmadan seyirci kalmaktadır. Akademik aydınlar bütün dünyada yaşama yön vermesi gereken ve sadece doğrudan yana taraf olması beklenen kişiler olsa da, maalesef bizim ülkemizde durum böyle değildir. Oysa akademik aydınlar gençlerin yükseköğreniminden sorumlu başlıca unsur, meslek sahibi olacakların, aynı zamanda dünya görüşlerini oluşturmadaki başlıca itici güç olmak zorundadır. Ne var ki bugün vardığımız noktada akademik aydınların hepsi olmasa da çoğunluğunun "ülkenin ihtiyaçlarına duyarsız kalma" geleneğini sürdürdüğünü görmekteyiz. Üniversitelerin yüksek eğitimli akademik aydınları hala kendilerini dikensiz gül bahçesinin vazgeçilmezleri olarak görmekten vazgeçmemektedirler. Akademik aydınlar ülkede yapılacak her türlü planlamalarda başoyuncu olmak istiyorlar. Ancak hal böyle iken bile, görüş beyan etmeleri gereken durumlarda bile cılız, bilimsel temelden yoksun, ülke gerçeklerinden kopuk, sermayeden yana ve o da tamamen ürkek yaklaşımlar  sergilemekteler.

Serbest piyasa koşullarında birçok akademik aydın gelişime açık işletme ve kuruluşların gerisinde kalmışlardır. Özerk olmaları gerekirken özerk olamayan bu kişiler, başlarını kendi çalışma ortamlarından dışarı çıkaramamaktadırlar. Hal böyle olunca giderek kendi kabukları içinde, kendi hiyerarşik düzenlerinde yaşamaya mahkum olmaktadırlar. Hatta kendilerini, kendi çalışma alanlarını ilgilendiren konularda bile fikir üretemez duruma düşüyorlar. Sonuç olarak akademik aydınlar şu anki görüntüsü ile halktan kopuk bir görüntü sergilemektedir. Akademik aydınlar ile halk arasında sağlıklı bir iletişim olmuyor. Buradaki halk kavramına, sanayici, ticaret adamı, bürokrat v.s. herkes girmektedir. Bu bağlantı sağlıklı olmadıkça her iki taraf bundan zarar görmektedir. Halk akademik aydınlardan fayda sağlayamadığı için kendini geliştirememekte, gereksinimi olduğu elemanları bulamamakta, büyümek için gerekli sıçramayı yapamamaktadır. Akademik aydınlarda akademik gelişimini hızlı yapamamakta, halkın yeterli desteğini alamamakta, halkın ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak kalmakta, halktan kopuşlar çoğalmaktadır. Son bir söz; ‘’mağrurlanma padişahım, senden büyük Allah var’’.

Hüseyin ASAR

Huseyinasar66@gmail.com

Günün Diğer Haberleri