Eğitim-İş Genel Başkanı Kadem Özbay İle Röportaj

Eğitim-İş Genel Başkanı Kadem Özbay ile Öğretmenlik Meslek Kanunu ve güncel eğitim sorunları hakkında Ankara'da Genel Merkezde yaptığımız ziyaret sırasında yaptığımız röportaj

SENDİKA - 2022-09-10 22:01:01

Kendinizi tanıtır mısınız? Kadem Özbay kimdir?
1981 Giresun doğumluyum. Karadeniz Teknik Üniversitesi Fatih Eğitim Fakültesi İlköğretim Matematik Öğretmenliği bölümünden mezun oldum ve matematik öğretmeni olarak 2004 yılında Bingöl'e atandım. 2008 yılından itibaren Denizli'de görev yapmaya başladım.

2005 yılından itibaren içinde yer aldığım sendikal mücadelede, 2011 yılında Eğitim-İş Denizli Şubesi’nde Özlük Hukuk Sekreteri, 2012-2014 ve 2014-2017 dönemlerinde Şube Başkanlığı, 2017-2021 döneminde de Genel Merkez Denetleme Kurulu Başkanlığı görevlerini yürüttüm. 2019 Kasım ayında Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Denizli Şube Başkanlığı’na, 2 Eylül 2021 tarihinde de Eğitim-İş Genel Başkanlığına seçildim.

Öğretmenlik Meslek Kanunu Sürecinde Sendikanızın ilk günden beridir bakışı ve bu konuda çalışmaları nelerdir?
Eğitim-İş, öğretmenlerin sözde Meslek Kanunu ile ayrıştırılmasına, kariyer basamakları adı altında farklı unvanlarla kategorize edilmesine, en baştan beri söylemiyle de eylemiyle de karşı çıktı.

Bu süreçte yürüttüğümüz mücadeleyi hatırlatmak gerekirse;

*Tek adamın talimatıyla eğitimin paydaşlarına danışılmadan, haklarımız ve taleplerimiz dikkate almadan hazırlanan Öğretmenlik Meslek Kanunu taslağının geri çekilmesi talebiyle TBMM Başkanlığı’na gönderilmek üzere imza kampanyası başlattık.


*Tüm illerimizde Meclis’te grubu bulunan partilerin milletvekillerine faks ve e-posta göndererek söz konusu talebimiz için çağrıda bulunduk.


*Yasa teklifinin görüşüldüğü komisyon toplantısında mesleğimizin onuru savunduk ve “Öğretmene parmak sallanmaz” tepkimizle ülke gündemine oturduk.

*Eğitim çalışanlarının ortak sorunları karşısında güç birliği ve dayanışma içinde olmanın öneminden yola çıkarak eğitim hizmet kolundaki tüm sendikalara ortak mücadele çağrısında bulunduk.

*Hak saraylarda kısık sesle değil, meydanlarda gür sesle haykırarak alınır dedik ve tüm engellemelere rağmen Atatürk'ün "milletin egemenliğinin sembolü" diyerek taçlandırdığı Meclis önünde, “öğretmenliğin kıymetini ve öğretmenlerin emeklerini heba ettirmeyeceğiz!” dedik.

*Kariyer basamakları sisteminin uygulanmasına dair yürürlüğe konulan yönetmeliğin iptali için Danıştay nezdinde dava açtık.

*Öğretmenliğin zaten bir uzmanlık mesleği olduğunu bunun dışındaki kariyer basamaklarının kabul edilemeyeceğini ve kariyer planlamasının sınavla yapılamayacağını her fırsatta dile getirdik.

*Ağustos ayının sonu itibariyle kanunun geri çekilmesi için yoğun bir eylemlilik sürecine girdik.

31 Ağustos’ta tüm şube ve temsilciliklerimiz “Öğretmene Saygı” pankartları astı ve tüm illerde kitlesel basın açıklamaları yaptık. 1 Eylül’de Burdur, 2 Eylül’de İzmir, 3 Eylül’de İstanbul, 5 Eylül’de Samsun ve 7 Eylül’de Diyarbakır’da yoğun katılımlarla eylemlerimizi gerçekleştirdik. 5-9 Eylül arasında “Mesleğimiz Onurumuzdur” kokart eylemi ve 12-16 Eylül arasında da “Her Öğretmen Uzmandır” kokart eylemlerimizi planladık.

9 Eylül’de Ankara’da olacağız. Saat 10.00'da MEB önünde bütün çabalarımıza rağmen kafalarını kuma gömen, kendisi eğitimci olmayıp o koltuğu kendine hak gören kendi yeterliliğinden bihaber bakana bir de Bakanlığın önünden haykıracağız. Saat 15.00’de başöğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk’e saygı ziyareti gerçekleştireceğiz.

İktidarın öğretmenleri ayrıştırma ve öğretmenler odasını bir kez daha bölme planlarına karşı, öğretmenleri hak ettikleri özlük ve ekonomik haklarına ulaştıracak meslek onurumuza yakışır bir meslek kanununa sahip olana kadar da mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz!

Ve başından itibaren söylediğimizi tekrar ediyoruz;

Öğretmene sınavla uzmanlık vermek zaten bir uzmanlık mesleği olan öğretmenliği küçük düşürmektir. Adaylık süresi biten her Öğretmen Uzmandır.

Öğretmenlik mesleğinin öğretmenlikten öteye unvana ihtiyacı yoktur.

Bizler için tek Başöğretmen vardır o da Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk’tür.

Tüm öğretmenlerimizi ve halkımızı öğretmenlik mesleğinin onuruna sahip çıkmaya davet ediyoruz!!

Bizler mücadelemizi büyütmeye bu garabet kanunu tarihin çöplüğüne gönderene kadar mücadele etmeye ve kısık sesle saraylarda değil gür sesimizle yine alanlarda olmaya devam edeceğiz!!!

Sendikanın başkanı olarak ne kadar maaş alıyorsunuz?
Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası emek ve sınıf mücadelesini kendisine ilke edinmiş, gücünü örgütlülüğünden almış, demokratik işleyişi yalnızca seçim sonuçlarına bağlı olmayan, örgüt hukukunu öncelemiş, üyelerine karşı her zaman hesap verebilir bir anlayışı savunmuş, üyelerinin alın terini asla yönetsel konumdaki temsilcilerinin aldıkları ücretlerini ve maaşlarını konu ettirmemiştir, eminim ki bundan sonra da asla ettirmeyecektir.

Eğitim-İş Genel Başkanı olarak aldığım maaş; öğretmen maaşı ve ek ders ücretinden ibarettir, ayrıca Genel Kurulumuzun iradesiyle belirlenen ve Ankara’da ikamet etme koşuluna dayalı olarak 2000 TL’lik kira yardımıdır. (Kira yardımına yıllık TEFE TÜFE oranında artış uygulanmaktadır)

Bu konudaki hassasiyetimiz yüksektir ve en büyük denetleme mekanizmamız üyelerimizdir.

Ne Zaman Eğitim-İş Genel Başkanı oldunuz?
Örgütümüzden ve üyelerimizden aldığımız güçle, 2 Eylül 2021’den bu yana bir yıldır, Eğitim-İş Merkez Yönetim Kurulu Üyeliğini ve Genel Başkanlık görevimi onurla ve gururla sürdürüyorum.

Emek ve sınıf mücadelesi ile eğitimi en yüce değer olarak kabul eden, gücünü örgütlülüğünden alan, demokratik işleyişi ve örgüt içi hukuku önceleyen bir eğitim sendikasının başkanı olmanın büyük sorumluluklar getirdiğinin bilincindeyim. Siyasal iktidarın baskısını her alanda arttırdığı, emeğin sömürüldüğü, hak ve özgürlüklerin gasp edildiği eğitimin ve eğitim emekçilerinin sorunlarının her geçen gün açmaza dönüştüğü böyle bir süreç bizlere tarihsel görevler yüklemekte.

Eğitim-İş olarak, Ebedi Önderimiz ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün ulusuna güzel günler gösterme hayalini gerçekleştirmek, laik, çağdaş ve tam bağımsız Türkiye’yi yeniden inşa ederek Cumhuriyet’in devrimci ve aydınlanmacı ruhunu sürdürmek sorumluluğumuzdur.

Hayatımın her evresinde çözüm üreten, başladığı işi mutlaka bitiren, inatçı, mücadeleci, örgütçü ve evrensel değerlere uygun davranan bir kimlikle hareket ettim. Söylemiyle Etkin Eylemiyle Cesur Temsiliyetiyle Güçlü bir Eğitim-İş için tüm mücadele arkadaşlarımla birlikte omuz omuza bu yolu yürümekten mutluluk duyuyorum.

Siz göreve başladığınızda ve günümüzdeki üye sayınızdaki değişim nedir?
Göreve geldiğimizden beri geçen bir yılda; Eğitim-İş, nitelik ve nicelik olarak güç kazandı, örgütlü gücünü 48 binlerden 83 bine taşıdı. Geçtiğimiz yıla göre %70 oranında büyüyen sendikamız, MEB bünyesinde çalışan kamu emekçileri bazında en fazla büyüme oranıyla Türkiye’nin 3. büyük sendikası unvanını aldı. Eğitim iş kolunda, söylemleri merak edilen, gündem belirleyen Türkiye’nin en etkili sendikası oldu. 

Sendikanıza üye öğretmenlerin görüş ve düşüncelerini dikkate alıyor musunuz?
Eğitim-İş, emeğin en yüce değer olduğunu kabul eder, sınıf ve kitle sendikacılığını savunur. Bu nedenle, üyemiz olsun olmasın tüm eğitim emekçilerinin ortak ekonomik, sosyal, özlük, mesleksel, sendikal hak ve çıkarlarını koruyup geliştirerek onlara daha saygın bir yaşam düzeyi sağlamayı hedeflemiştir. Mücadelesini bu ilkeler çerçevesinde, her bir eğitim emekçisinin sorununu kendi sorunu olarak görüp, dinleyerek, tespit ederek, takip ederek, katılımcılığa da önem vererek sürdürür.

Video ve pdflerin yayınlandığı tarihlerde sendikanızın bir şubesi üyelere özel pdf basımı yapmıştı bu konudaki düşünceleriniz nelerdir?
Sendikamız baştan bu yana sözde meslek kanuna karşı yoğun bir mücadele yürüttü. Bu çok net bir şekilde ortadadır. Sendikamızın tüzel kişiliğinin herkesin de çok net bir şekilde görebileceği şekilde sınava hazırlık gibi bir çalışması olmamıştır.

Kamuoyuna yansıyan bir şubemizde, MEB’in sınava yönelik yayınladığı kaynakların fotokopi olarak öğretmenlere ulaştırılabilmesi için bir indirim anlaşması yaptığı görülmüştür. Ancak konuyla ilgili incelememiz olacaktır.

Siz Milli Eğitim Bakanı olsanız Eğitim ve Öğretmeler ile ilgili neler yapardınız?
Eğitimin temel bir hak olduğu bilinciyle hareket etmeli ve toplumun tamamının da bu sorumlulukla hareket etmesini sağlamalıyız.

Eğitimi de eğitimciyi de öğrenciyi de tekrar hak ettiği değere kavuşturmalıyız.

Eğitimi Anayasamızda altı çizildiği üzere laik, bilimsel, adil ve kamusal hale getirmeliyiz. Eğitimde liyakati egemen kılmalıyız. Eğitimi, tüm bürokrasiyi bir örümcek ağı gibi saran dernek maskesi takmış tarikatlardan da öğrencilere müşteri, öğretmenlere köle gözüyle bakan patronlardan da kurtarmalıyız. Müfredatımızı çağın gereklerine göre, hatta daha da ileri bir görüşle hazırlamalı; ülkenin en büyük zenginliği olan yeni nesilleri bilgiye doyurmalıyız. Saraylar değil okullar ve yurtlar inşa etmeliyiz. Her çocuğun evine yakın ücretsizce gidebileceği bir okulun olmasını sağlamalıyız. Barınma, ulaşım ve beslenmenin Anayasal bir kamu hizmeti olan eğitimin ayrılmaz parçası olduğu bilinciyle, milli eğitimin tüm fiziki olanaklarını yeniden güncellemeliyiz. Eğitim politikalarının belirlenip uygulanmasında tabandan tavana kadar eğitimin tüm bileşenlerinin sürece katkı sunabilmesini sağlamalıyız.

Mevcut okulların fiziki şartlarını iyileştirmeliyiz. Öğretmenleri ödeyemediği faturasını kara kara düşünmeden kendisini sınıfına vakfedebildiği yani geçinebildiği ve kendisini değerli hissedebildiği şartlara kavuşturmalıyız.

Öğrencileri “eğitimde feda edilecek fert yoktur” diyecek, öğretmenleri yeni nesilleri emanet edecek kadar önemseyen Başöğretmen Atatürk’e layık olmalıyız.

Bu saydıklarım asla hayal değil, bizim mücadele rotamızdır. Toplum olarak Cumhuriyet’i de eğitimi de hak ettiği yerlere birlikte mücadele ederek taşıyabiliriz.

Kaynak:https://www.ogretmensitemiz.com

Günün Diğer Haberleri