SENDİKALARIN ÖĞRETMENLİK MESLEK KANUNU HAKKINDAKİ AÇIKLAMALARI

Bugün TBMM'de yasalaşması beklenen Öğretmenlik meslek Kanunu hakkında sendikalar neler dedi neler yaptı haberimizde;

SENDİKA - 2022-02-02 15:12:09

Bugün TBMM'de yasalaşması beklenen Öğretmenlik meslek Kanunu hakkında sendikalar neler dedi neler yaptı haberimizde;

EĞİTİM İŞ'İN ÖĞRETMENLİK MESLEK KANUNU İLE İLGİLİ HAZIRLADIĞI BROŞÜR

 

EĞİTİM İŞ:ÖĞRETMENLİK MESLEK KANUNU KANDIRMACASINA HAYIR!

AKP iktidarı döneminde yapılan eğitimle ilgili düzenlemeler, eğitimin yanı sıra öğretmenlik mesleğine de zarar vermiştir.

2002-2021 yılları arasında;

  1. 8 bakan değişmiştir. Milli Eğitimde bakanların ortaklaştığı konular, eğitimi Atatürk ilke ve devrimlerinden, bilimsel niteliğinden uzaklaştırmak, eğitimi özelleştirmek ve eğitimde kadrolaşmak olmuştur.
  2. Eğitim sisteminde (müfredat, ders çizelgeleri, sınav sistemleri, ölçme değerlendirme) 19 yılda, 16 kez değişikliğe gidilmiştir.
  3. Kadrolaşma, siyasi iktidarın birinci önceliği olmuştur. AKP iktidarı daha ilk yılında, yaklaşık 1300 Bakanlık yöneticisini bir gecede görevden almıştır.
  4. Alo 147 hattı ile öğretmenler, veliler ve öğrenciler ile karşı karşıya getirilmiş ve itibarsızlaştırılmıştır.
  5. 30/6/2004 tarihli 5204 sayılı yasa ile uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik kavramları getirilmiş böylece öğretmenlik mesleği ücretli, kadrolu, sözleşmeli, uzman ve başöğretmen kavramları ile ayrıştırılmıştır. 1739 sayılı yasada açıkça yer alan “Madde 43 – Öğretmenlik, Devletin eğitim, öğretim ve bununla ilgili yönetim görevlerini üzerine alan özel bir ihtisas mesleğidir” hükmüne rağmen öğretmenlik mesleğinde ayrıştırmaya gidilmiştir.
  6. 2004 yılında uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik düzenlemesi yapılırken öğretmenlerin mali haklarında iyileştirme yapılacağı belirtilerek bugün de yürürlükte olan ders ücretlerine ilişkin esaslarda değişikliğe gidilmiş ve 2006 yılında çıkarılan düzenleme ile öğretmenler ücret kaybına uğratılmıştır. (Örneğin; düzenleme öncesi raporlu olduğu için bir gün okula gelemeyen sınıf öğretmeninin 3 saat ek ders ücreti kesilirken 2006 sonrası 7 saat ücret kesilmektedir.)
  7. 4/4/2007 tarihli 5620 sayılı yasa ile sözleşmeli öğretmenlik uygulamasına gidilmiştir.
  8. AKP iktidarı döneminde çıkarılan 4+4+4 yasasının yarattığı mağduriyetler (seçmeli ders saatlerinin din dersleri lehine arttırılması, öğrencilerin açık lise uygulamasıyla örgün eğitimin dışına çıkarılması, öğretmenlerin norm fazlası durumuna düşmesi, öğretmenlerin asıl branşları dışında yan alanlara yönlendirilmesi vb.) ortadadır.
  9. 652 sayılı KHK ile Bakanlığın yüz yıllık teşkilat yapısı değiştirilmiştir. Aynı KHK’da daha sonra yapılan düzenleme ile proje okulu adı altında, kayırmacı yaklaşımla öğretmen ve yönetici atamaları gerçekleştirilmiştir. 
  10. 2002-2021 yılları arasında, Eğitim Kurumlarına Yönetici Görevlendirme Yönetmeliği, 14 kez değiştirilerek, “Sözlü sınavda kazananı atarım, olmazsa istediğimi atarım” düzenlemeleri yapılmıştır. Aynı şekilde 2014 yılında sözde FETÖ ile mücadele gerekçesiyle yapılan düzenleme ile FETÖ ile uzaktan yakından ilgisi olmayan binlerce yöneticinin görevine son verilmiş 2016 yılında hain FETÖ darbe girişimi sonrası ise birçok eğitim emekçisi haksız ve hukuksuz bir şekilde ihraç edilmiştir.
  11. 2011 yılında 666 sayılı KHK ile eşit işe eşit ücret uygulamasında yalnızca öğretmenler ek ödemeden yararlandırılmamıştır. Bu durumdan dolayı öğretmenlerin maaşlarındaki kayıp emsallerine göre 2500-3000 TL olmuştur.
  12. 2016 yılında yapılan düzenleme ile daha önce de denenen ve 2011 yılında bir seçim KHK’sı ile kaldırılan sözleşmeli öğretmenlik uygulaması yeniden getirilmiştir.
  13. MEB bütçesinin her yıl yaklaşık yüzde 85’i personel giderlerine ayrılmış, ancak yatırım için ayrılan pay, 2019 yılı için yüzde 4,88; 2020 yılı için yüzde 4,65; 2021 yılı için yüzde 7,69; 2022 yılı için ise yüzde 8,05 düzeylerinde kalmıştır.
  14. 2002-2021 tarihleri arasında atanmayan öğretmen sayısı 1 milyona yaklaşmıştır.

 

KARİYER BASAMAKLARI ÖĞRETMENLER ARASINDA YENİ BİR AYRIŞMA GETİRECEKTİR

Evet, kamuda en çok çalışanın bulunduğu öğretmenlik mesleğine ilişkin bir meslek kanunu düzenlenmelidir. Fakat yukarıda verdiğimiz örneklerden de anlaşılacağı üzere AKP iktidarı eliyle yapılan hiçbir düzenlemenin öğretmenlik mesleğine ve eğitime yararı olmamış aksine onarılmaz zararlara yol açmıştır. Seçimin yaklaştığı bir süreçte iktidar halen bir oyun peşindedir. 3600 ek gösterge, uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik için ek ödeme yapılması gibi kulağa hoş gelen fakat içi boşaltılmış söylemlerle kamuoyu oyalanmaktadır. 3600 ek göstergenin ve kariyer basamaklarının (uzman öğretmenlik/başöğretmenlik) 7 yıl önce düzenlenen 19. Milli Eğitim Şura kararlarında da yer aldığı unutulmamalıdır.

Uzman öğretmenlik-başöğretmenlik düzenlemesinin yarattığı haksızlığın üzerinden 16 yıl geçmiş olmasına rağmen, Cumhurbaşkanı’nın bu haksızlığı görmezden gelerek 20. Milli Eğitim Şurası’nda aynı mağduriyeti dile getirmesi kabul edilemez. Meslek kanunu ile düzenleme yapılacağı açıklanan uzman öğretmenlik ve başöğretmenlikle ilgili sınavın getirilmesi doğru bir yaklaşım olmayıp, yıllarca dile getirdiğimiz gibi ek ödeme, uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik unvanları kullanılmadan ve kıdem esas alınarak tüm öğretmenlere yapılmalıdır. Verilen başöğretmenlik ve uzman öğretmenlik unvanları ise kesinlikle kaldırılmalıdır.

Türkiye’nin de imzaladığı ILO-UNESCO ortak belgesi olan Öğretmenlerin Statüsü Tavsiyesi 146 maddeden oluşmaktadır. Bu belge; öğretmenlerin salt okul içinde değil toplum içinde de yerine getirdikleri işlevlerin taşıdığı önemi uluslararası düzeyde belgeleyen, öğretmenlerin tüm sorunlarını ele alan ve durumlarını tüm ayrıntıları ile düzenleyen bir belgedir. Öğretmenlerin Statüsü Tavsiyesinin benimsenen ortak ilkelerinde; öğretmenliğin uzmanlık isteyen bir meslek olduğu, öğretmen adaylarının yetenekli kişilerden seçilmiş olması gerektiği ve öğretmen örgütlerinin dünya öğretmen örgütleriyle dayanışma içinde olmasının sağlanması gerekli olduğu vurgulanmıştır.

Öğretmenlik öğretme sanatıdır. Öğretmen sadece bilgiyi aktarmaz. Öğrenciye yaşamayı, sosyalleşmeyi ve hayatı öğretir. Eğitimin temel amacı mutlu bireyler yetiştirmektir. Diğer meslekler gibi öğretmenlik mesleğinde de belli aşamalar ve uzmanlaşma (ustalık) söz konusudur. Ancak meslekte geçirilen süreçte öğretmenliğin basamaklandırılması yanlış bir uygulama olacaktır. Bu uygulama öğretmenler arasındaki çalışma barışını bozacaktır. Veli-öğretmen ve okul yöneticileri arasında yeni sorunlar ortaya çıkmasına neden olacaktır.

ASIL AMAÇLANAN NEDİR?

Uygulamalardan da anlaşılacağı üzere AKP iktidarının amacı, öğretmenlik mesleğinin itibarını artırmak değil, eğitimi kendi ideolojik çizgisine çekerek piyasacı bir anlayışla yönetmektir.

Yapılması planlanan düzenleme ile 1739 sayılı yasa ile güvence altına alınan Türk Milli Eğitim sisteminin en temel amacı olan “Türk Milli Eğitiminin genel amacı, Türk Milletinin bütün fertlerini, Atatürk inkılap ve ilkelerine ve Anayasada ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı; Türk Milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan, insan haklarına ve Anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek” şeklindeki maddesi ile 657 sayılı yasa ile güvence altına alınan ve Cumhurbaşkanı tarafından rahatsızlık noktasında sürekli dile getirilen çalışma hayatımıza ilişkin güvencelerimize dokunulması olduğu anlaşılmaktadır.

Eğitim-İş olarak diyoruz ki; öğretmenliğe en çok zarar veren, onu en çok değersizleştiren AKP iktidarından, öğretmenin ihtiyaçlarına cevap verecek, öğretmenin lehine olacak bir “Meslek Kanunu” beklemiyoruz.

Gerçek bir Meslek Kanunu;

-Tüm eğitim çalışanlarının hakları dikkate alınarak hazırlanmalıdır.

-Öğretmenlerin gelir düzeylerinde iyileştirmeleri ve 3600 ek gösterge beklentisini karşılamalıdır.

-Öğretmenler vergi dilimi işkencesinden çıkarılmalı, asgari ücret dışında kalan kısmı %15 ile sabitlenmelidir.

-Mesleğe girişten başlayarak, emekli olana kadar her branşın sorununun çözümü için ayrı ayrı düzenlemeler yapılıp eşit işe eşit ücret, eşit hak vb. özlük haklarında iyileştirmeleri içermelidir.

-Tüm öğretmenlerin maaş karşılığı girmek zorunda oldukları ders saatleri 15 saate eşitlenmelidir.

-5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü ve 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde öğretmenlere bir maaş ikramiye verilmelidir.

-Ders ücretleri artırılmalıdır.

-Mecburi hizmet bölgeleri için mali ve özlük hakları noktasında özendirici teşvik uygulamaları getirilmelidir.

-Öğretmenlerin emeklilik yaşı hesaplaması diğer mesleklerden farklı tutulmalı, yıpranma payı verilmelidir.

-Gündemde olan EYT kapsamında öğretmenlerin durumu da değerlendirilmeli, EYT öğretmenleri de kapsayacak şekilde düzenlenmelidir.

-Atamalarda, ister isteğe bağlı ister özre bağlı tayinlerde düzenlemeler yapılmalı, mecburi hizmet bölgeleri için ek tazminat uygulamasına gidilerek özendirici adımlar atılmalı, mecburi hizmet bölgelerinde çalışan öğretmenlerin mağduriyetleri giderilmelidir.

-Öğretmenlik mesleği tek tip olmalıdır. Ücretli, sözleşmeli öğretmen uygulamaları tarihe karışmalıdır. Asgari ücretin altında çalıştırılan ücretli öğretmenlerin emeğinin sömürülmesine son verilmelidir.

-Objektif ve adil bir ödüllendirme sistemi uygulamaya geçirilmeli, özendirici olmalı ve motivasyonu düşürmek yerine yükseltmelidir.

-Öğretmenlerin Mesleki Gelişimlerini desteklemek, kendilerini güncellemelerine olanak sağlamak için yüksek lisans, doktora vb. imkanları artırılmalı aynı zamanda bu çalışmaları yapabilmesi için hem ekonomik destek verilmeli hem de uygun gerekli şartlar sunulmalıdır.

-Kadın öğretmenlerin gebelik, doğum, süt izni konusunda iyileştirmeler yapılmalıdır.

-Öğretmenin itibarsızlaştırılmasına bağlı olarak öğretmene yönelik sözlü, psikolojik ve fiziksel şiddeti önleyecek düzenlemeler acildir. Öğretmene Şiddeti Önleme Kanunu ile öğretmenlerin can güvenliği ve huzuru,  hukuki düzenlemelerle güvence altına alınmalıdır.

-Öğretmenlik mesleğinin görev tanımı eğitim ve öğretimi kapsar ve mesai saatleri ders süreleriyle belirlenmiştir. Ancak gelinen noktada 7/24 bir mesai kavramı yerleştirilmiş, angarya görevlerle yeri geldiğinde güvenlik görevlisi gibi, yeri geldiğinde temizlik görevlisi gibi, yeri geldiğinde okulun dışında herhangi bir kamusal alanda hizmet vermekle öğretmenlerin iş yükü artırılmıştır. Öğretmenler bu görevler yüzünden asıl görevleri olan eğitim ve öğretime neredeyse fırsat bulamamaktadır. Öğretmenlerin bu sorunları yasal düzenlemelerle giderilmelidir. 

-CİMER ve benzeri uygulamalarla öğretmen asılsız ihbarların hedefi haline getirilmiştir. Bu uygulamalara son verilmelidir. 

AKP iktidarının yapacağı ve eğitim ile öğretmenlik mesleğine zarar verecek düzenlemelerin karşısında olacağımızı bu noktada, yasal, anayasal ve uluslararası sözleşmelerden gelen örgütlülüğümüzün verdiği tüm hakları kullanarak mücadele edeceğimizi bir kez daha belirtiyoruz.

                                                                                   MERKEZ YÖNETİM KURULU

EĞİTİM İŞ:ÖĞRETMENLİK MESLEK KANUNU İÇİN TÜM SENDİKALARA ÇAĞRIMIZDIR

Siyasi iktidar tarafından eğitimin paydaşlarına danışılmadan hazırlanan ve TBMM gündemine getirilmesi planlanan “Öğretmenlik Meslek Kanunu”nun, öğretmenin ihtiyaçlarına cevap vereceğini, öğretmenin lehine olacağını düşünmüyoruz.

Eğitim-İş olarak Milli Eğitimi temel amaçlarından uzaklaştıracak, iş güvencemize zarar verecek, rekabeti esas alarak apolet tarzı ayrımcı yaklaşımla öğretmenler arasında ayrışma yaratacak, emeğimizi değersizleştirecek uygulamaları kabul etmiyoruz.

Eğitimde yaşanan, eğitim çalışanlarının ortak sorunları karşısında güç birliği ve dayanışma içinde olmak önemlidir. Demokrasinin bir uzlaşma kültürü olduğunu akıldan çıkarmadan bu dönemde farklılıkları bir kenara bırakarak, emeğimiz ve meslek onurumuz için birlikte hareket etmenin gerekli olduğu kanaatindeyiz. Bu nedenle, AKP iktidarının yapacağı ve eğitim ile öğretmenlik mesleğine zarar verecek düzenlemelerin karşısında, eğitim çalışanlarının temel sorunlarının çözümünde, güç birliği yapmak için eğitim hizmet kolundaki tüm sendikalara çağrıda bulunduk.

MERKEZ YÖNETİM KURULU 

Ortak Eylem Çağrısı İçin Tıklayınız

EĞİTİM İŞ:ÖĞRETMENLİK MESLEK KANUNU İLE AMAÇ OYALAMAK, BÖLMEK

Türk silahlı Kuvvetler Personel Kanunu 210 madde, Hakimler ve Savcılar Kanunu 122 madde, Türk Tabipleri Birliği Kanunu 66 madde, Avukatlık Kanunu 201 maddeden oluşurken, bir teneffüs aralığında bile hazırlanabilecek 12 maddelik sözde Öğretmenlik Meslek Kanunu Taslağı, Meclis Genel Kurulu’na sunulmuştur.

Taslağa bakıldığında amacın öğretmenlik mesleğinin itibarını artırmak değil, öğretmenleri oyalamak ve bölmek olduğu anlaşılmaktadır.

  • Bu taslak, 1739 sayılı Milli Eğitim Kanununda bulunan 43. ve 45. maddelerden hemen hemen hiçbir farkı olmayan bir taslaktır. İlgili kanun maddelerinde yer almayan tek düzenleme “ek gösterge” ile ilgili olandır. Öte yandan, kanundaki 43. madde taslaktakinden çok daha ayrıntılı olarak tanımlanmıştır. Oysa kanun taslağı birçok maddeyi ortadan kaldırmış ve uygulamayı çıkarılacak yönetmeliklere havale etmiştir. Siyasal iktidarın hukuksuz yönetmelikler konusundaki dosyasının son derece kabarık olduğu bilinmektedir.
  • Taslağın en önemli çelişkisi 3. maddede yer alan öğretmenlik mesleğini, özel bir ihtisas(uzmanlık) mesleği olarak tanımlarken, kanun taslağı ile yeniden bir uzmanlık tanımlamasına gitmiş olmasıdır.  Taslak, yine 1739 sayılı kanunda olduğu gibi 3 kariyer basamağı tarif etmiştir. Kanun maddelerinin dışında Uzman Öğretmenlik için 180 saatlik, Başöğretmenlik için de 240 saatlik “eğitim programını” tamamlamış olma zorunluluğu getirmiştir. Bahsi geçen eğitim programlarının ne olduğu, uzunluğuna bakılırsa ne zaman ve nerede tamamlanacağı tam bir belirsizliğe işaret etmektedir. Eğitim programları dışında Uzmanlık ve Başöğretmenlik kariyer basamaklarının sınava tabi tutulmuş olması ayrı bir garabeti ifade etmektedir. Yine hazırlanan yönetmeliklerle kariyer basamaklarının sınırlı mali kadrolara bağlanacağı görülmektedir.
  • Madde 6’da “uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik için öngörülen asgari çalışmalar” ibaresinden kastedilenin ne olduğu anlaşılmamaktadır.
  •  Taslağın yürürlüğe girmesiyle kaldırılacak olan 1739 sayılı kanunun 43. maddesi taslaktakinden çok daha ayrıntılı ifadeler içermektedir. Taslak bu ayrıntıları ortadan kaldırmış yerine ucu açık ifadeler koymuştur.  Buradaki en büyük belirsizlik, aday öğretmenlerin “Adaylık Değerlendirme Komisyonu”nun nasıl oluşacağıyla ilgilidir. 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nda komisyonun oluşumu çok net ifade edilirken taslakta komisyonun nasıl oluşacağına hiç değinilmemiştir. Süreç yönetmeliğe havale edilmiştir. Bilindiği gibi yönetmelik kanuna uygun olarak çıkartılmak zorundadır. Kanunda belirtilmeyen bir sürecin yönetmelikle belirlenmesi keyfiyete açık bir durum oluşturmaktadır.
  • Örneğin Uzman Öğretmenlik için 10 yıl ve yine başöğretmenlik için de uzman öğretmenlikte 10 yılı doldurma koşulu aranmaktadır. Kariyer basamakları adı altında ifade edilen bu zaman planlamasının neye göre belirlendiği anlaşılamamaktadır. Örneğin neden 8 ya da 12 yıl değil de 10 yıl hedef alınmaktadır? Bu ve benzeri hiçbir sorunun yanıtı taslakta ve taslağı kaleme alan zihniyette açık değildir.
  • Medyada koparılan gürültünün aksine taslak son derece cılız, sönük ve öğretmenlerin ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak gelişigüzel hazırlanmıştır.
  • Taslağın en büyük eksikliği “Öğretmen Yetiştirme” üzerinedir. Öğretmenlik bir uzmanlık mesleği olmasının yanında kişilik niteliklerinin de uygunluğunu gerektiren bir meslektir. Bir başka deyişle öğretmenlik yalnızca lisans diplomasına indirgenemeyecek kadar değerli ve belirleyicidir. Doğal olarak öğretmenlik mesleği, kapatılan Anadolu Öğretmen Liselerinin açılmasını tekrar ihtiyaç duyan, lisans süreci öncesinde de eğitsel süreçleri gerektiren bir meslek olarak sivrilmektedir. Taslaktaki bu eksiklik, öğretmen yetiştirmeye verilmeyen önemin bir işareti olarak kayda geçirilmelidir.
  • Diğer yandan Öğretmen Yetiştirmenin Lisans ve üstü derecelerdeki eğitimi, üniversiteler içerisinde açılan Eğitim Fakülteleri yerine “Eğitim Üniversitelerinin” açılmasıyla daha gelişmiş bir düzeyde sistemleştirilebilir. Taslak, yine bu konuda belirgin bir yoksunluk içindedir.
  • Taslakta maalesef, bugün 100 bini aşkın ücretli öğretmen, 700 bini aşkın “Ataması Yapılmayan Öğretmenleri” dolaylı olarak ilgilendiren maddeler de bulunmamaktadır. Bir “Öğretmenlik Meslek Kanunu’nda mutlaka bulunması gereken ifade “kadrolu öğretmen bulunabilen görevlere sözleşmeli ve vekil personel atanamaz” ibaresinin konmasıdır.  Ayrıca “sözleşmeli olarak atanan öğretmenler” derhal kadroya geçirilmeli ve mesleğe başladıkları andan itibaren kadrolu öğretmenlerin yararlandığı özlük hakları kendilerine teslim edilmelidir.
  • Yine taslakta, özellikle eğitim yöneticilerinin öğretmenlik mesleğinden olmalarına yönelik bir madde de bulunmamaktadır. Bu son derece önemlidir; liberalleşme rüzgârlarının etkisi altındaki iktidar, eğitimi kâr odaklı bir ticarethaneye dönüştürme amacıyla eğitim yöneticilerini, eğitimcilerin dışında bir meslek grubundan seçmek için açık kapı bırakmış görünmektedir.
  • Öğretmenliğe kabul sürecinde, geçmişte, günümüzde ve bu haliyle kalması halinde gelecekte de çok can yakacak olan, ayrımcı, ötekileştirici ve dışlayıcı olan “mülakat sistemini” bu haliyle bırakmak nifak tohumları ekmekten başka bir anlama gelmez. Öğretmenlik gibi son derece kutsal olan bir meslek, hiçbir nesnel ölçütü olmayan mülakat sisteminin süzgecinden geçirilerek uygulanamaz.
  • Genelde hak arayanların muhattap kılındığı, kademe ilerlemesinin durdurulması cezasının taslakta yer alması, sendikal faaliyetleri engelleme amacı taşıdığı düşüncesini yaratmaktadır. Doğal olarak, kademe ilerlemesi cezasını alan öğretmenlerin bu cezası sendikal süreçlerden kaynaklanıyorsa derhal kaldırılması öngörülmelidir. Sendikal örgütlülük ve eylem anayasamızda da koruma altına alınmış bir insan hakkıdır.
  • Öğretmenlik mesleği, özellikle meslek dersleri, sanat dersleri ve beden eğitimi ders öğretmenlerinin çok can yakıcı bir şekilde yaşadığı gibi “norm kadro” baskısı altında kıvranmaktadır. Ders sayısı azaltılan bu branşlarda öğretmenler okullarını, kimi zaman okullarıyla birlikte de ilçelerini değiştirmek zorunda kalmaktadır. Bir meslek kanunun bu sorunlara kör ve sağır olması asla kabul edilebilir değildir.
  • Yine taslak, hiçbir biçimiyle “hizmetiçi eğitimden” bahsetmemektedir. Bakanlıkta hizmetiçi eğitimler son derece gelişigüzel, öğretmenlerin ihtiyaçlarını karşılamayan ve zaman planlaması yapılmayan bir şekilde gerçekleştirilmektedir. Sistemli ve ihtiyacı karşılayan ve ayrıca öğretmenlerin mesleki gelişimini düzenli olarak artıran bir hizmetiçi eğitime mecburuz. Ancak bu eğitimlere katılan öğretmenlere, harcadıkları zamanın karşılığının ücret olarak ödenmesi gerekmektedir. Böylelikle hizmetiçi eğitimler öğretmenlerin dinlenme zamanlarını ortadan kaldırmadan gerçekleştirilecektir. Bu koşullar altında Bakanlık hem vereceği hizmetiçi eğitimi daha nitelikli yapmak zorunda olduğunun farkına varacak ve hem de öğretmenler alacağı hizmetiçi eğitim için daha istekli olabilecektir.
  • Yine hizmetiçi eğitimler, meslekte ilerlemek için belirleyici olmalıdır. Hizmetiçi eğitim alan öğretmenlere hem ücret ödenmesi ve hem de meslekte ilerleme şansı tanınması katılımı olumlu etkileyecek unsurlardır.
  • Öğretmenlik Meslek Kanunu taslağı, aylık karşılığı zorunlu ders görevi açısından yaşanan eşitsizlikleri ortadan kaldırmamaktadır. Tüm öğretmenler için istisnasız, aylık karşılığı girilecek ders 15 saatte sabitlenmelidir ve bu durum kanunda güvence altına alınmalıdır.
  • Kanun, aylık karşılığı olmayan ders ücretlerinin belirli oranlarla ve sarfedilen emeğin karşılığı olacak şekilde ödenmesini de belirlemelidir. Öğretmenlerin birim/saat ders ücretlerinin tutarı, en az birinci dereceden aylık alan öğretmenin net aylığının zorunlu ders saatlerine bölünmesiyle elde edilen miktardır. Bu miktar artırılmalıdır.
  • Hafta sonları, saat 17.00’den sonra, destek eğitimlerinde veya kurslara verilen ders ücretleri yine tatminkar ölçüde artırılmalı ve kanun bunu istismar edilmeyecek oranlara bağlamalıdır.
  • Bir öğretmenlik meslek kanunu hamilelik ve doğum sonrası kadın öğretmenlerin sosyal haklarını düzenlemeden çıkartılmamalıdır. Hamileliğin 6. ayından sonra ücretli izin süreci başlamalı ve gelişmiş ülkelerde örneklerini gördüğümüz gibi doğumdan sonraki iki yıl boyunca da ücretli izin alınabilmelidir.
  • Kanun taslağında, zor ve güç koşullarda öğretmenlik yapanların haklarına yönelik bir düzenleme de bulunmamaktadır. Örneğin birleştirilmiş sınıflarda öğretmenlik yapanların, engelli öğrencilerin eğitiminden sorumlu olanların ders ücretlerinin oransal olarak artırılması kanunla düzenlenmelidir.
  • Bunun yanında yine kanunla düzenlenebilecek diğer bir konu da kalabalık sınıflarda öğretmenlik yapanlarla ilgili olmalıdır. Örneğin okul öncesi öğretmenlerin sınıf mevcudu 20’yi geçenlerin, mevcudu 25’i geçen sınıf öğretmenlerinin, sınıfından birden fazla kaynaştırma öğrencisi olan sınıf ve branş öğretmenlerinin ders ücretleri belirli yüzdelik oranlarla artırılmalıdır.
  • Yine kanunun, mesleğe yeni başlayan öğretmenlere ilk aylıklarıyla birlikte brüt aylıklarının en az üç katı tutarında “donatım” ödeneğinin verilmesi gerekmektedir. Böylelikle kendisine yaşamında yeni bir yol çizen öğretmenin ekonomik koşullara uyumu kolaylaştırılmış olacaktır: Taşınma, ev kurma, eğitim-öğretim için gerekli araç-gereci edinmede bu donatım ücreti son derece yaşamsal bir rol oynayacaktır.
  • Eğitim-Öğretim ödeneğinin de her eğitim-öğretim yılı başında en az bir maaş düzeyinde ödenmesi kanunda yer alması gereken bir başka ihtiyaçtır.
  • Eğitim sisteminin ana unsuru olan öğretmenler, kendi çocukları için uygun eğitim olanaklarından yararlanamamaktadır. Bunun için öncelikle öğretmenlerin, kendi çocuklarının eğitim hizmetlerini daha nitelikli alabilmesi için özellikle okul öncesi eğitim olanaklarının geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması kanunda açıkça yer alabilmelidir.
  • Öğretmenlerin konut ihtiyacının karşılanabilmesi için öncelikle konut ihtiyacının karşılanması olanaksız bölgelerde lojmanlar yapılması ve tahsis edilmesi gerekmektedir.
  • Kanun taslağı yine “yıpranma” gerçeğini görmezlikten gelmiş ve bununla ilgili her hangi bir ifadeyi içermemiştir. Özellikle köylerde ve olağanüstü hal bölgelerinde riskli koşullarda görev yapan öğretmenler için yıpranma bedeli adı altında ödemeler gerçekleştirilmelidir. Bu durum hem emeklilik yaşlarına ve hem de emeklilik maaşlarına yansıtılmalıdır.
  • Öğretmenlerin ulaşım giderleri ve olanakları da kanun taslağında hiç yer edinmeyen ihtiyaçlardan bir diğeridir. Öğretmenler için, özellikle ulaşımı güç olan bölgelere servis olanağı sağlanması gerekmektedir.
  • Taslakta nöbet ücretlerinin düzenlenmesiyle ilgili hiçbir ifade yer almamaktadır. Nöbet ücreti en başından itibaren savunduğumuz gibi haftada 6 ders saati ve “haftada iki gün nöbet tutan” öğretmenlere de nöbet ücreti 12 ders saati üzerinden ödenmelidir.
  • 3600 ek göstergenin 2023 yılına bırakılmış olması verilen sözlerin yalandan ve eğitim emekçilerini oyalamaktan ibaret olduğunu bir kez daha kanıtlamıştır. Ekonomik sıkıntılar içinde tükenen öğretmenlerin siyasi iktidardan bu yalanların hesabını soracağı günlerin yakın olduğu unutulmamalıdır.
  • Taslakta açık olmayan diğer bir konu ise 3600 ek göstergenin başöğretmenlik kariyer basamağına bağlanıp bağlanmadığı konusudur. Ek gösterge rakamlarının uzman ve başöğretmen kariyer basamaklarına bağlanmış olması 3600 ek göstergenin her eğitim emekçisine verilmeyeceği izlenimini yaratmaktadır.

Kısaca taslak bu haliyle çok yetersiz olmasından da öte beklenti içine sokulan öğretmenler açısından da bir hayal kırıklığı ifade etmektedir. Eğitim-İş olarak buradan siyasi iktidara sesleniyoruz: Eğitim emekçilerini oyalamaktan vazgeçin. Öğretmenler zaten uzmandır. Öğretmenlik mesleğine ve haklarımıza zarar verecek, taleplerimizi görmezden gelecek düzenlemelerin karşısında olacağımızı, yasal, anayasal ve uluslararası sözleşmelerden gelen örgütlülüğümüzün verdiği tüm hakları kullanarak mücadele edeceğimizi bir kez daha belirtiyoruz.

                            MERKEZ YÖNETİM KURULU 

EĞİTİM İŞ:ÖĞRETMENLİK MESLEK KANUNU İÇİN İMZA KAMPANYASI BAŞLATTIK

Eğitim-İş olarak, siyasi iktidar tarafından eğitimin paydaşlarına danışılmadan, öğretmenlerin haklarını ve taleplerini dikkate almadan hazırlanan Öğretmenlik Meslek Kanunu taslağının geri çekilmesi talebiyle TBMM Başkanlığı’na gönderilmek üzere imza kampanyası başlattık. Ayrıca tüm illerimizde Meclis’te grubu bulunan partilerin milletvekillerine faks ve e-posta  göndererek söz konusu talebimiz için çağrıda bulunduk.

Milletvekillerine gönderdiğimizi çağrı metni şöyle:

"Sayın Milletvekili;

TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmeye başlanacak olan Öğretmenlik Meslek Kanunu, hem mesleğimizi hem de eğitim sistemini zedeleyecek niteliktedir. Biz eğitimin paydaşlarından fikir dahi alınmadan hazırlanan bu kanun taslağı, öğretmenin koşullarını ve öğretmenliğin niteliğini artırmaktan uzak olmakla beraber, milli eğitimimiz açısından yeni sıkıntılara da yol açma potansiyeline sahiptir. Çünkü kanun teklifi:

- Okuldaki çalışma barışını bozacak, öğretmenleri kendi arasında performans adı altında ayrıştıracak, öğretmenler odasını bölecek niteliktedir.

- Öğretmeni, veli ve öğrenci gözünde ayrıştıracaktır. Öğretmene dair haksızca iyi öğretmen-kötü öğretmen ayrımı oluşacak, bu ayrım okulun öğrencisinden velisine kadar tüm öznelerini bölecektir.

Bu kadar kapsamlı ve eğitim sistemini kökünden değiştirecek bir düzenlemenin, eğitimin tüm paydaşlarının fikri katılarak hazırlanması tüm ülkenin meselesidir. Başöğretmen Atatürk'ün yeni nesilleri emanet edecek kadar yücelttiği öğretmenliğin hak ettiği yere gelmesinin önündeki engelleri kaldırmak yerine, yeni engeller koyulmasına müsaade etmeyeceğinizi umuyoruz. 

Öğretmenliği değersizleştirecek, eğitimi niteliksizleştirecek, okulu tümüyle bölecek bu kanun teklifinin geri çekilmesi ve doğru bir kanun teklifinin katılımcı yöntemlerle yeniden hazırlanması için sizlerin de desteğini bekliyoruz."

                                                                                                                                                 MERKEZ YÖNETİM KURULU 

 

Eylem Kararı İçin tıklayınız

Milletvekillerine gönderilecek faks ve e-posta metni için tıklayınız

İmza kampanyası dilekçesi için tıklayınız 

Şube binalarına asılacak pankart için tıklayınız

İnternet üzerinden de imza kampanyasına katılmak için tıklayınız

EĞİTİM İŞ:ÖĞRETMENLİK MESLEK KANUNU İÇİN CHP VE İYİ PARTİYİ ZİYARET ETTİK

TBMM Genel Kurulu’nda yarın görüşülecek olan Öğretmenlik Meslek Yasası Teklifi için CHP ve İYİ Parti Genel Merkezlerini ziyaret ettik. 
Genel Başkanımız Kadem Özbay, Genel Sekreterimiz Cengiz Sarıyer ve Genel Mali Sekreterimiz Hüseyin Selçuk, Konfederasyonumuz Birleşik Kamu-İş MYK Üyesi Mehmet Yeşildağ, Balıkesir Şube Başkanımız Serap Müjdeci Gökgün, İstanbul 2 No'lu Şube Başkanımız Kadir Toruş, Şube Örgütlenme Sekreteri Nihat Depe, Basın Yayın Sekreteri Recep Akkoyun, CHP Genel Merkezi’nde, Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, Genel Başkan Yardımcıları Ahmet Akın, Seyit Torun ve Lale Karabıyık’la, İYİ Parti Genel Merkezi’nde ise Eğitim Politikaları Başkanı Şenol Sunat’la bir araya geldi, Öğretmenlik Meslek Kanunu’yla ilgili sendikamızın görüşlerini içeren dosyayı sundu.

EĞİTİM İŞ:POLİS ENGELİNE RAĞMEN MECLİS ÖNÜNDE ÖĞRETMENLİK MESLEK KANUNU PROTESTO ETTİK

Bugün TBMM Genel Kurulu’nda görüşülecek olan Öğretmenlik Meslek Kanunu teklifinin geri çekilmesi talebiyle Meclis önünde yapmak istediğimiz basın açıklaması, kolluk kuvvetlerince engellendi; en temel sendikal hak ve özgürlüklerden biri olan protesto hakkımız gasp edildi.

Öğretmenlik Meslek Kanunu teklifine karşı Türkiye genelinde toplamış olduğumuz imzaları TBMM Başkanvekiline sunmak üzere Merkez Yönetim Kurulu Üyelerimiz, Şube ve Temsilcilik Başkanlarımız ve üyelerimizler birlikte Meclis Dikmen Kapısı önünde basın açıklaması yapmak üzere toplandık. Polis müdahale tehdidinde bulundu ve çevik kuvvet tarafından itilerek Meclis önünden uzaklaştırılmak istendik.

 

Genel Başkanımız Kadem Özbay, Merkez Yönetim Kurulu Üyelerimiz, CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, CHP Milletvekilleri Süleyman Girgin, Yıldırım Kaya ve Ünal Demirtaş polis ekipleriyle görüştü. Zaman zaman gerginliklerin yaşandığı görüşmede polisler açıklamaya izin verilmeyeceğini söyledi. Anayasal bir hak olan gösteri/protesto hakkımızın gaspına yönelik bu antidemokratik baskıya, Genel Başkanımız Kadem Özbay, “Öğretmenlik Meslek Kanunu görüşülürken de mi öğretmenler Meclis’te olmayacak. Türkiye’nin dört bir yanında öğretmenlik yapan insanlar var burada. Biz açıklamamızı yapacağız” diyerek tepki gösterdi.

“Öğretmene değil, çetelere barikat”, “Öğretmene değil, tarikata barikat”, “Mustafa Kemal’in öğretmenleriyiz” sloganlarımız sık sık polis tarafından  “Yapılan eylem kanuna aykırıdır. Lütfen eyleminize son veriniz” anonslarıyla bölündü.

 

 

Yaşanan arbedeye rağmen geri adım atmayarak, basın açıklamamızı yaparak eylemi sonlandırdık.

Eylem sonrası MYK üyelerimiz milletvekilleriyle birlikte topladığımız imzaları ve taleplerimizi iletmek üzere Meclis'e girdi.

Basın açıklamamız şöyle:

“Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın talimatıyla ve eğitim emekçilerinden görüş alınmadan apar topar hazırlanan Öğretmenlik Meslek Kanunu, bizlerin itirazlarına rağmen yine alelacele şekilde Meclis'teki komisyondan geçirilmişti. Şimdi aynı oldu-bitti taktiğini kanun teklifini Meclis'ten hızlıca geçirerek yapmaya çalışacaklar.

O yüzden bugün (Salı Günü) Meclis önünde son bir çağrı yapacağız. Eğitim-İş olarak sadece 3 günde öğretmenlerden topladığımız on binlerce imzayı teslim ederek, Meclis'tekilere "bu utanca imza atmayın" diyeceğiz. Milli Eğitim Bakanı, kanun teklifinin eğitimcilerden görüş alınarak hazırlandığını ve kanunla ilgili eğitimin paydaşlarında asgari düzeyde mutabakat olduğunu beyan etse de gerçek bunun tam tersidir. Bir teneffüs arasında hazırlanabilecek kadar basit olan 12 maddelik Öğretmenlik Meslek Kanunu'nu, yandaş sendikalar bile okullarda açıkça savunamamaktadır. Yani iktidar ve dernek maskesi takarak eğitime tebelleş olan tarikatları saymazsak, bu kanun teklifi kimsesizdir! Kamuoyuna bir müjde gibi sunulmaya çalışılan, bir teneffüs arasında bile hazırlanabilecek basitlikte olan 12 maddelik Öğretmenlik Meslek Kanunu, her şeyden önce muğlak ve çelişkilidir.

Milli Eğitim Temel Kanunu’nun bir uzmanlık mesleği diye tariflediği öğretmenlikte, uzmanlığın belirsiz kriterlerle kazanılan bir kariyer basamağı yapılmaya çalışılması kabul edilemez. Bu kanun, öğretmene öğretmen dememenin; ona yeni zorluklar çıkarmanın kanunudur.

AKP’nin kanun teklifinde, öğretmenler hakkında değerlendirme yapacak komisyonların yapısı, değerlendirme kriterleri, öğretmenlerin almak zorunda olduğu eğitim programlarının kimler tarafından hazırlanacağı ve içeriğinin ne olduğu gibi çok hayati sorular cevapsız bırakılmıştır.

AKP’nin kanun teklifi ayrıca, mevcut kanundaki öğretmenlerin Milli Eğitim Bakanlığı’nca seçilmesi gerektiği ifadesini kaldırarak, dernek maskesi takmış tarikatlara eğitimi şekillendirme konusunda yeni bir kapı aralamaya çalışmaktadır.

Kanun teklifindeki kariyer basamaklarından birinin adının “Başöğretmen” olarak belirlenmesi de kabul edilemez. Cumhuriyet kavramlarının içini boşaltmak için yapılan bu taktik de boşadır çünkü tartışmasız bir gerçek vardır: Bu ülkenin tek Başöğretmeni vardır o da Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk’tür!

Özetle kanun teklifi bu haliyle, eğitim ve eğitim emekçisi için sadece daha karanlık günlerin haberini vermektedir. İktidarın öğretmenleri ayrıştırma ve öğretmenler odasını bir kez daha bölme planları, bu metinde vücut bulmuştur.

Asgari ücret bile alamayan binlerce ücretli öğretmeni, hak ettiği kadro için yıllardır bekleyen sözleşmeli öğretmenleri, atama bekleyen 1 milyona yakın öğretmen adayını, öğretmenlerin maddi, sosyal ve mesleki sorunlarını görmezden gelen bu kanun taslağı, tam olarak onu yazan ellerin zihniyetini yansıtmaktadır.

O yüzden Atatürk'ün "milletin egemenliğinin sembolü" diyerek taçlandırdığı Meclis önünden son bir kez çağrı yaparak "milletin ve ülkenin geleceğinin aleyhine bir karar almayın" diyeceğiz. Öğretmenliğin kıymetini ve öğretmenlerin emeklerini heba ettirmeyeceğiz!”

EĞİTİM İŞ:MECLİS ÖNÜNDEKİ DİRENİŞİMİZ BASINDA GENİŞ YER BULDU

 

Eğitim-İş olarak Öğretmenlik Meslek Kanuna’na karşı dün TBMM önünde, polisin tüm engelleme çabalarına rağmen gerçekleştirdiğimiz eylem, basında geniş bir şekilde yer aldı.

 

 

Eğitim Bir Sen:Öğretmenlik Meslek Kanunu’ndaki eksiklikler giderilmelidir

Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, Öğretmenlik Meslek Kanunu’nda memnuniyetin artırılması gerektiğini ifade ederek, “Kariyer sistemi, adaylık kaldırma sınavının kalkması, ek gösterge düzenlemesi gibi başlıklar son derece kıymetlidir. Genel Kurul’da önergelerle memnuniyet daha da artırılmalıdır” dedi.

Ali Yalçın, Şanlıurfa 1 No’lu Şube’nin düzenlediği ‘Teşkilat Eğitimi’ toplantısına katıldı. Eğitim gündemine ve sendikal çalışmalara ilişkin değerlendirmelerde bulunan Yalçın, eğitime önem veren, daha iyi bir eğitim için çalışmalar yapan genel yetkili sendika olarak, eğitime yatırım yapmaya, teşkilat eğitimine ağırlık vermeye devam edeceklerini kaydederek, “Sendikal yol haritamızı belirliyor, teşkilat eğitimlerimizle sendikal yolculuğumuzu; emek, hak ve özgürlük mücadelemizin temellerini güçlendiriyoruz. Eğitime yatırım yapmaya, teşkilatımızı eğitimle güçlendirmeye devam ediyoruz” diye konuştu.



 

Eğitimcilerin sesine kulak verilmelidir

Sahadan gelen sese kulak verileceğine, önemli bir adım olan Öğretmenlik Meslek Kanunu’na yapılacak eklemelerle memnuniyetin daha da artırılacağına inandığını belirten Yalçın, “TBMM Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu sürecinde dikkate alınması için gerekli görüşmeleri yaptığımız hususlarda fırsat kaçmış değildir. Genel Kurul sürecinde önergelerle Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun beklentileri karşılayacak seviyeye getirilmesi, zenginleştirilmesi mümkündür” şeklinde konuştu.

Kariyer sistemi, adaylık kaldırma sınavının kalkması, ek gösterge düzenlemesi gibi başlıkların son derece kıymetli olduğunun altını çizen Yalçın, şunları söyledi: “Sözleşmeli ve ücretli öğretmenliğe son verilmesi, istihdamda güçlük çekilen bölgelerde görev yapan eğitimcilere ilave teşviklerin verilmesi, eğitim kurumu yöneticiliğinin münhasıran ele alınması, öğretmene şiddetle ilgili düzenleme içermesi, sınav puanının düşürülmesi, başöğretmenliğe başvuru süresinin yeniden ele alınması gibi memnuniyet katsayısını yükseltecek adımlar, Genel Kurul’da verilecek önergelerle mümkündür. Sahadan gelen sese kulak verileceğini, önemli bir adım olan Öğretmenlik Meslek Kanunu’na yapılacak eklemelerle memnuniyetin daha da yükseltileceğini düşünüyoruz.”



Temizlik ve güvenlik personeli açığı kapatılmalıdır

Okul bazlı ödenek uygulamasına geçilmesi, temizlik ve güvenlik personeli açığı sorununa bir an önce çözüm bulunması çağrısında bulunan Yalçın, “Okulların kendi kullanımlarına sunulmuş herhangi bir ödenekleri olmadığından personel açığı sorunu çözülememektedir. Okul yöneticilerinin, eğitim çalışanlarının okulları açık tutmak için verdiği mücadele, ödenek yoksunluğuna kurban edilmemelidir. Bu sorunun kalıcı çözümü için okul bazlı ödenek tahsis edilmeli, personel dışı cari harcamaların yönetilmesi için ödeneklerin doğrudan okul yönetimleri tarafından kullanılması sağlanmalı; okulların temizlik ve güvenlik personeli ihtiyacı bir an önce karşılanmalıdır” ifadelerini kullandı.



 

Görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavları konusunda somut adım atılmalıdır

Genel idare hizmetleri ve yardımcı hizmetler sınıfı çalışanlarının sorunlarına da değinen Yalçın, genel idare hizmetleri ve yardımcı hizmetler sınıfı çalışanlarının mali ve özlük haklarının iyileştirilmesi; hazırlık ödeneğinin, öğretmenlerle birlikte eğitim-öğretim hizmetlerinin yürütülmesinde emek sarf eden Millî Eğitim Bakanlığı’nın merkez ve taşra teşkilatı kadrolarında görevli tüm hizmet sınıflarındaki eğitim çalışanlarına da ödenmesi gerektiğini vurguladı.

Yalçın, memur ve hizmetliler başta olmak üzere, genel idare hizmetleri sınıfı, teknik hizmetler sınıfı, yardımcı hizmetler sınıfı ve diğer hizmet sınıflarında yer alan eğitim çalışanlarının mesleki ilerlemelerini sağlayan en önemli araçlardan biri olan görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavları konusunda somut adım atılmasını, sınav ve atama takvimiyle ilgili belirsizliğin giderilmesini istedi.

Öğretmenlik Meslek Kanunu teklifindeki eksiklikler Genel Kurul’da giderilmelidir

Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın ve Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Yardımcısı Hasan Yalçın Yayla, TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmesi beklenen Öğretmenlik Meslek Kanunu teklifi konusunda AK Parti Grup Başkan vekilleri Mahir Ünal ve Mustafa Elitaş ile görüştü.

Ali Yalçın, görüşmede, kanun teklifindeki eksikliklere dikkat çekerek, “Öğretmenlik mesleğini düzenleyen müstakil bir meslek kanunu konusunda ortaya konulan niyet ve irade ile gösterilen çabalar, öğretmenlerimizi memnun etmişse de TBMM’ye sevk edilen ve komisyondan geçen teklif, ne yazık ki içeriği itibarıyla bir meslek kanunu denilmekten uzaktır. Eğer beklentiler doğrultusunda eksiklikler giderilmezse, bugüne kadar gösterilen çaba, verilen emek heba olacaktır” dedi.

Yalçın, sözleşmeli ve ücretli öğretmenliğe son verilmesini, öğretmen atamalarında mülakatın kaldırılmasını, istihdamda güçlük çekilen bölgelerde görev yapan eğitimcilere ilave teşviklerin verilmesini, eğitim kurumu yöneticiliğinin münhasıran ele alınmasını, öğretmenlerin şiddete karşı korunmasını sağlayacak, öğretmenlere özgü ödül ve disiplin hükümlerini içerecek maddelerin kanun teklifinde yer almasını istediklerini vurguladı.

Kanun teklifinin, öğretmenlik mesleğini bütün boyutlarıyla ele alması, öğretmenlerin beklentilerini topyekûn karşılaması, bir milyonu aşkın öğretmenin hak, yetki, görev ve sorumlulukları noktasında bir meslek kanununda olması gerekenleri içermesi gerektiğini kaydeden Yalçın, teklifin mevcut hâliyle ‘Meslek Kanunu’ adı altında yasalaşmasının amaca hizmet etmeyeceği gibi beklentinin tepkiye dönüşmesine neden olacağını sözlerine ekledi.

Meslek kanunu teklifiyle ilgili görüş ve önerilerimizi yetkililerle paylaştık

Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, Eğitim-Bir-Sen Genel Sekreteri Latif Selvi ve Genel Başkan Yardımcısı Hasan Yalçın Yayla ile birlikte, TBMM AK Parti Grup Başkanı İsmet Yılmaz’ı, TBMM Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı Emrullah İşler’i, Konya Milletvekili ve Komisyon Sözcüsü Orhan Erdem’i, Sinop Milletvekili ve Komisyon Kâtibi Nazım Maviş’i, Kahramanmaraş Milletvekili ve Komisyon Üyesi Habibe Öçal’ı, Kocaeli Milletvekili ve Komisyon Üyesi Mehmet Akif Yılmaz’ı ziyaret ederek, Meclis’e sunulan Öğretmenlik Meslek Kanunu teklifiyle ilgili hazırladıkları ‘görüş ve öneriler’ raporunu iletti.



Görüşmelerde, teklife ilişkin eksik buldukları tarafları ve kanunda yer almasını istedikleri konulara değinen Ali Yalçın, teklifin, öğretmenlik mesleğini düzenleyen müstakil bir kanun beklentisini karşılama yönünde olumlu bir adım olmakla beraber, öğretmenlerin beklentilerini karşılamaktan uzak olduğunu vurgulayarak, “Teklif, öğretmenlik mesleğini sadece belli boyutlarıyla ele almakta, öğretmenlerin beklentilerini topyekûn karşılamaktan uzak kalmakta; bir milyonu aşkın öğretmenin hak, yetki, görev ve sorumlulukları noktasında bir meslek kanununda olması gerekenleri içermemektedir. Bu hâliyle ‘Meslek Kanunu’ adı altında yasalaşması amaca hizmet etmeyeceği gibi, beklentinin tepkiye dönüşmesine neden olacaktır” dedi.




Teklifin, bir meslek kanunu olmaktan ziyade 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu’nun (adaylık süreci ile kariyer basamaklarını ve öğretmenliği tanımlayan) 43 ve 45. maddelerinin özüne dokunulmaksızın yeniden yazılmasından ibaret olduğunu ifade eden Yalçın, “Ek olarak, öğretmenlerin ek gösterge rakamlarındaki ve uzman öğretmenlik/başöğretmenlik için öngörülen tazminat oranlarındaki artışı içermektedir. Somut olarak dört maddeden ibaret olan ‘Öğretmenlik Meslek Kanunu teklifi’ mevcut hâliyle ciddi eksiklikler içermekte, öğretmenlik mesleğini her yönüyle ele alan yeni düzenleme içeriğine ihtiyaç duymaktadır” şeklinde konuştu.



‘Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifi Hakkında Görüş ve Öneriler’ raporumuzun konu başlıkları şöyle:

Teklif, muadil kanunların çok gerisinde kalmaktadır

Teklif, mesleği sadece bazı yönleriyle ele alması, Yükseköğretim Personel Kanunu, Hâkimler ve Savcılar Kanunu gibi muadil düzenlemelerin çok gerisinde kalmasına sebep olmaktadır.

Teklif, sadece öğretmenlerin atamaları, adaylık süreci ile kariyer basamaklarında ilerlemelerine dair kısmi hükümleri düzenlemekte, diğer unsurlar kapsam dışı bırakılmaktadır. Bu hâliyle yukarıda sayılan öğretmenlik mesleğini düzenleyen birden çok sayıdaki kanuna bir yenisi daha eklenmiş olacak, yekpare bir meslek kanunu çıkarma fırsatı kaçırılmış olacaktır.

Bu itibarla “Öğretmenlik Meslek Kanunu” adı altında bir düzenleme yapılacaksa 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu’nda öğretmenliğe ilişkin hükümler ile 657 sayılı Kanun’un öğretmenleri ilgilendiren hükümleri güncellenerek bu teklif altında yasalaşmalıdır.



 

TEKLİF METNİNDE OLMASI GEREKEN DÜZENLEMELER

Sözleşmeli öğretmenliğin kaldırılmaması sorunları devam ettirecektir

Anayasal hakları ihlal ettiği kadar öğretmenler arasında tepki çeken ve kamuoyu nezdinde yıpratıcı niteliği bulunan sözleşmeli öğretmenlik uygulamasının kaldırılmasına ve kadrolu öğretmenliğin esas alınmasına dair bir hüküm teklifte yer almalıdır.

Öğretmen istihdamında mülakat uygulaması kaldırılmalıdır

Öğretmen adayının mesleki bilgi ve mesleki yeterlik düzeyini ölçmeyi öncelemeyen, adayın öğretmenlik mesleğine uygunluğunu ve yetkinliğini değerlendiremeyen, öğretmen yeterliliklerinin ve eğitim-öğretimin niteliğinin artırılmasına herhangi bir katkısı bulunmayan mülakat usulü kaldırılmalıdır.
 


Eğitim kurumu yöneticiliği münhasıran ele alınmalıdır

Okul yönetiminin eğitim-öğretim hizmeti ve öğretmenlik mesleğiyle olan zorunlu ve gerekli bağlantısına rağmen, eğitim kurumu yöneticiliğinin yasal bir statüye kavuşturulma imkânı göz ardı edilmiş, teklifte eğitim kurumu yöneticiliği ve yöneticilerine ilişkin hükümlere yer verilmemiştir.

Halen eğitim kurumu yöneticiliğinde öngörülen 4 yıllık görevlendirme süresi, kurumsal bilgi birikimi ve tecrübenin kuruma aktarılarak eğitimde kalitenin artırılması ekseninde değişim ve dönüşüm sağlanması için yeterli değildir. Bu sürenin 6 yıla çıkarılması ve görevde başarısızlığı bulunmadığı sürece yöneticinin aynı eğitim kurumunda aynı süreyle yeniden görevlendirilmesinin hukukî güvence altına alınması gereklidir.

Yine teklif metninin genelinden “öğretmen” kavramının sadece “fiilen öğretmenlik” yapanlar gözetilerek kaleme alındığı görülmektedir. Eğitim kurumu yöneticiliğine ilişkin bir düzenleme, teklifin görüşülmesi sürecinde metne eklenecek ise öğretmen kadrolarında bulunmakta iken şef, şube müdürü, ilçe/il millî eğitim müdürü/yardımcısı kadrolarına atananların da “yönetici” tanımı kapsamında ele alınması gereklidir.




Eğitim kurumu yöneticilerinin mesleki görev güvencelerinin sağlanması ve mali haklarının geliştirilmesi ekseninde teklife şu şekilde bir madde eklenmelidir:

“Madde (...).  (1) 25/8/2011 tarihli ve 652 sayılı Özel Barınma Hizmeti Veren Kurumlar ve Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 37 nci maddesinin sekizinci fıkrasının birinci cümlesindeki “dört” ibaresi “altı” olarak değiştirilmiştir.”

Eğitim kurumu yöneticilerinin malî hakları

Madde (...).    (1) Millî Eğitim Bakanlığına bağlı resmî eğitim kurumlarında müdür olarak görevlendirilenlere, 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 152 nci maddesinin “II-Tazminatlar” kısmının “B-Eğitim, Öğretim Tazminatı” bölümünde yer alan başöğretmen unvanını kazanmış olanlar için öngörülen oranlarda; müdür başyardımcısı ve müdür yardımcısı olarak görevlendirilenlere uzman öğretmen unvanını kazanmış olanlar için öngörülen oranlarda tazminat, asaleten ve fiilen görev yaptıkları sürece ödenir.”
 


İstihdamda güçlük çekilen yerlerde teşvik uygulanmalıdır

Öğretmen istihdamında zorluk çekilen veya görev sürelerinin ülke ortalamasının altında kaldığı kalkınmada öncelikli/az gelişmiş bölgelerde görev yapan öğretmenlere ilave tazminat ödemesi yapılması konusu teklifte yer almalıdır.

Bu çerçevede teklife şu şekilde bir madde eklenmelidir:

“Öğretmen kadrolarında çalışan personelin ek tazminatı

Madde (...). (1) Eğitim ve Öğretim Hizmetleri Sınıfına dâhil kadrolarda bulunanlardan 2006/10344 sayılı Bakanlar Kurulu Kararına ekli (IV) sayılı Cetvelde yer alan kalkınmada öncelikli yörelere sürekli görevle atananlara bu yörelerde fiilen çalıştıkları sürece ek gösterge dâhil en yüksek devlet memuru aylığının; 1 inci bölgede görev yapanlara %10’u; 2 nci bölgede görev yapanlara %30’u; 3 üncü bölgede görev yapanlara %40’ı; 4 üncü bölgede görev yapanlara %50’si; 5 inci bölgede görev yapanlara %60’ı; 6 ncı bölgede görev yapanlara %75’i; 7 nci bölgede görev yapanlara %90’ı oranında ek tazminat ödenir.

(2) Yukarıda yer alanlara ilaveten Eğitim ve Öğretim Hizmetleri Sınıfına dâhil kadrolarda bulunanlardan en yakın il ve ilçe merkezine uzaklığı en az 10 km olan mahalle, köy ve diğer yerleşim birimlerine sürekli görevle atananlardan 2006/10344 sayılı Bakanlar Kurulu Kararına ekli (IV) sayılı Cetvelde gösterilen il ve ilçelere bağlı mahalle, köy ve diğer yerleşim birimlerinde fiilen görev yapanlara ek gösterge dâhil en yüksek devlet memuru aylığının %25’i, diğer il ve ilçelere bağlı mahalle, köy ve diğer yerleşim birimlerinde fiilen görev yapanlara ise ek gösterge dâhil en yüksek devlet memuru aylığının %15’i oranında ek tazminat ayrıca ödenir.”
 


Ödül ve disiplin hükümlerinin kanun teklifinde yer almaması eksikliktir

Öğretmenlik mesleğini ilgilendiren disiplin hükümlerinin, 657 sayılı Kanun’da yer alan genel disiplin hükümlerinden farklı olarak meslek özelinde ele alınmadığı görülmektedir. Örneğin, 2547 sayılı Kanun’un 53. maddesinde akademik personel yönünden düzenlenen disiplin hükümlerine benzer, münhasıran mesleğe özgü disiplin hükümlerine yer verilmelidir.

Bütün meslek mensuplarını kapsayan, eşit, adil, ölçülebilir ve uygunluk denetimine elverişli, münhasıran Bakanlık merkez ve taşra teşkilatının yetkilendirildiği bir ödül ve başarı/üstün başarı belgesi verilmemesi eksikliktir.

Bu çerçevede teklife şu şekilde bir madde eklenmelidir:

“Millî Eğitim Bakanlığı kadrolarında çalışan personelin başarı, üstün başarı değerlendirmesi ve ödül

Madde (...).    (1). 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 122 nci maddesinde düzenlenen başarı ve üstün başarı belgesi ve ödül, bakanlık merkez teşkilatında bakan, taşra teşkilatında il millî eğitim müdürü tarafından da verilebilir.”
 


Öğretmenleri şiddete karşı koruyacak hükümlere yer verilmelidir

Eğitimi tehdit ve tahdit edecek boyuta varan okullarımızda meydana gelen şiddet olaylarını önleyecek, eğitim çalışanlarını şiddetten koruyacak hukuki ve idari düzenlemeler bu kanun kapsamında ele alınmalıdır.

Bu çerçevede teklife şu maddeler eklenmelidir:

“Madde (...).  (1) 26/4/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 112 nci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir:

(2) Eğitim kurumlarında çalışan personele karşı, eğitim ve öğretim hizmeti sunumu esnasında veya verilen eğitim ve öğretim hizmetinden kaynaklanan nedenlerle cebir, şiddet veya tehdit kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu fiiller sonucu eğitim ve öğretim hizmeti kesintiye uğramış ise bu fıkraya göre belirlenen ceza yarı oranında artırılır.”

“Madde (...).  (1) 14/6/1973 tarihli ve 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanununa aşağıdaki ek maddeler eklenmiştir:

Ek Madde 2–(1) Eğitim kurumlarında görev yapan personele karşı görevleri sırasında veya görevleri dolayısıyla işlenen kasten yaralama suçu, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 100 üncü maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında tutuklama nedeni varsayılan suçlardandır. Özel öğretim kurumlarında görev yapan personel, bu görevleriyle bağlantılı olarak kendilerine karşı işlenen suçlar bakımından 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun uygulanmasında kamu görevlisi sayılır.

Hukuki yardım

Ek Madde 3–(1) Bakanlık ve bağlı kuruluşlarında; eğitim ve öğretim hizmetinin sunumu sırasında veya bu görevlerden dolayı eğitim kurumlarında çalışan personele karşı işlenen suçlar sebebiyle ceza hukuku kapsamında yürütülmekte olan işlemler ve davalarda personelin talebi üzerine Bakanlık ve bağlı kuruluşlarınca hukuki yardım yapılır. Bakanlık ve bağlı kuruluşları merkez ve taşra teşkilatı kadrolarında bulunan hukuk birimi amirleri, hukuk müşavirleri ve avukatlar, ayrıca vekâletname ibraz etmeksizin ilgili personeli vekil sıfatı ile temsil eder. Bu yardımın usul ve esasları Bakanlıkça belirlenir.”
 


 

Ücretli öğretmenlik bir istihdam modeli olmamalıdır

Ücretli öğretmenlik, arızi durumlar nedeniyle zorunlu bir istihdam yolu olarak kullanılmasına rağmen, ‘ücretli öğretmenlerin, dengi kadrolu öğretmenlerin ücret seviyesinde bir aylık ücret almaları ve fiili çalışmaları ne olursa olsun sosyal güvenlik primlerinin aylık 30 gün üzerinden ödenmesi’ şeklinde, sosyal devlet ilkesi ekseninde bir düzenleme teklifte ne yazık ki yoktur.

Bu çerçevede teklife şu madde eklenmelidir:

“Madde (...).  (1) 1/12/2006 tarihli ve 2006/11350 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Millî Eğitim Bakanlığı Yönetici ve Öğretmenlerinin Ders ve Ek Ders Saatlerine İlişkin Kararın 9 uncu maddesi kapsamında ek ders ücreti karşılığı çalıştırılanlara aylık ödenecek net ücret tutarı, aylık net asgari ücretten az olamaz. Bu kişilerin prim ödeme gün sayıları aylık 30 gün üzerinden hesap edilir.”
 


 

Özel sektörde çalışan öğretmenler de düzenleme kapsamına alınmalıdır

Öğretmenlik, sadece kamu kurumlarında icra edilen bir meslek olmamasına, ülkemizde büyük ölçekli bir özel öğretim kurumları ağı faaliyet göstermesine rağmen, teklif, yalnızca Millî Eğitim Bakanlığı kadrolarındaki öğretmenler gözetilerek kaleme alınmıştır. Teklif, özel öğretim kurumlarında çalışan veya diğer kamu kurumlarında görev yapan öğretmenlere yönelik bir düzenleme içermelidir.

TEKLİF METNİNDE BULUNAN HATALI VE EKSİK DÜZENLEMELER 

Teklifin 2. maddesinin birinci fıkrasında “aday öğretmenler yönünden 7/4/2021 tarihli ve 7315 sayılı Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanununa göre güvenlik soruşturması ve/veya arşiv araştırması yapılmış olma” şartının aranması gereksizdir. Zira 7315 sayılı Kanun’un 3. maddesine göre “kamu kurum ve kuruluşlarında çalışacak öğretmenler” yönünden güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması birlikte yapılır.

Teklifin 2. maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan “aday öğretmenlerin görevlerine son verilmesine” ilişkin şartlar, 657 sayılı Kanun’un aday devlet memurlarına ilişkin 57. maddesinin tekrarıdır. Aynı hükümlerin yeniden yazılmasına gerek yoktur.

Teklifin 6. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında, uzman ve başöğretmenlik için öngörülen yazılı sınavda aranan 70 başarı puanı, yüksek bir puan barajıdır. Yönetici seçme ve görevlendirme, görevde yükselme ve unvan değişikliği süreçlerinde olduğu gibi, yazılı sınav barajı 60 başarı puanı olmalıdır.

Teklifin 6. maddesinin ikinci fıkrasında, başöğretmenlik için uzman öğretmenlikte en az on yıl hizmeti bulunmuş olma şartı çok uzun bir süredir. Uzman öğretmenlik için en az on hizmet yılı arandığı gözetildiğinde, uzman öğretmen olmuş bir öğretmenin mesleki tecrübesinin başöğretmenlik için yeterli olacağı açıktır. Bu nedenle, başöğretmenlik için uzman öğretmenlikten daha kısa ve daha makul bir süre düşünülmeli, doktora programı mezunları için ise herhangi bir süre şartı aranmamalıdır.

Teklifin 9. maddesinde (652 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 4. maddesi gereği üç yıl süreyle başka bir yere atanamayacak olan) sözleşmeli öğretmenlere ‘can güvenliği ve sağlık mazeretleri’ çerçevesinde üç yıl şartı aranmaksızın yer değişikliği hakkı getirilmesi olumlu ise de aile birliği mazeretine yer verilmemesi, hukuka, genel hükümlere aykırı bir düzenlemedir. Sözleşmeli öğretmenlere, sözleşmeli statülerinin devam ettiği sürede de aile bütünlüğüne dayalı yer değişikliği suretiyle atanma hakkı tanınmalıdır.

Bu çerçevede teklifin 9. maddesi şu şekilde değiştirilmelidir:

“Madde 9 – (1) 25/8/2011 tarihli ve 652 sayılı Özel Barınma Hizmeti Veren Kurumlar ve Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 4 üncü maddesinin üçüncü fıkrasının birinci cümlesine “sözleşmeli öğretmenler” ibaresinden sonra gelmek üzere “aile birliği, can güvenliği ve sağlık mazeretleri hariç olmak üzere” ibaresi eklenmiştir.”

ÖĞRETMENLİK MESLEK KANUNU’NUN İHTİVA ETMESİ GEREKLİ KONULAR

-Öğretmen ve öğretmenlik kavramlarının tanımlanması ve eğitim kademeleri ekseninde farklılaştırılmış bir şekilde öğretmenlik mesleğinin özellikleri ve öğretmenlik standartları

-Öğretmene ve öğretmenliğe yön verecek ilke ve esaslar

-Öğretmenlik standartları ekseninde öğretmenlik mesleğine kabul şartları belirlenmeli; eğitim kademeleri ve/veya örgün-yaygın eğitim çerçevesinde mesleğe kabulde aranacak yükseköğrenim programları, diploma ve sertifika türleri, mesleki yeterliği ve öğretmenlik alanlarında ölçmeye odaklı sınav, sınavın içeriği ve niteliği, asil öğretmenliğe geçiş/hizmet öncesi adaylık süreci ve adaylık sürecinin içeriği başta olmak üzere mesleğe giriş süreci

-Öğretmenlerin eğitim sistemi içerisinde sahip olduğu hak ve yetkiler ile sorumlulukları

-Öğretmenlik mesleğinde ilerleme, kariyer basamakları

-Ödül ve disiplin uygulamaları

-Öğretmen istihdamı ve çalışma şekilleri – iş güvencesi

-Resmî eğitim-öğretim kurumları yönünden öğretmenlerin atama ve yer değişiklikleri

-Öğretmenlerin ders yükleri ve okul dışı etkinlikleri ekseninde günlük ve haftalık çalışma süreleri

-Öğretmenlik mesleğinden çıkarılmayı gerektiren hâl ve şartlar

-Eğitim kurumu yöneticiliği (eğitim yöneticiliğinin eğitim kademeleri ve eğitim kurumu türleri ekseninde mesleki yeterlik ve standartları, eğitim yönetiminin daha üst birimlerine kariyer basamakları ekseninde yükselme süreçleri ile özlük hakları)

-Eğitim-öğretim süreçlerinde mesleki yeterlik ve beceriyi öne çıkarmaya odaklı bir rehberlik ve denetim sistemi

-Öğretmenlere ve eğitim kurumu yöneticilerine ilişkin etik ilkeler

-Mesleki gelişim ekseninde kariyer basamaklarıyla ilişkilendirilmiş olarak öğretmenlerin mesleklerinde ilerlemelerini ve yetkinliklerini artırmalarını sağlayacak hizmet içi eğitim süreçleri

-Mesleki özerklik-karar alma süreçlerinde öğretmenlerin katılımını sağlamaya yönelik tedbirler

-Sendikal haklar

-Eğitim-öğretim hizmetinin sunumu sırasında öğretmenlere karşı işlenen suçlar ve bunlara karşı yaptırımlar

Değerlendirme ve Önerilerimiz​ için tıklayınız

 
 
TÜRK EĞİTİM SEN:GENEL BAŞKAN GEYLAN; “ÖĞRETMENLİK MESLEK KANUNU GÖRÜŞMELERİ TBMM GENEL KURULU’NDA”
 

Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, TBMM Genel Kurul aşamasında olan Öğretmenlik Meslek Kanunu hakkında değerlendirmelerde bulundu.

Malum olduğu üzere 31 Aralık 2021 tarihinde TBMM Başkanlığı’na sunulan kanun teklifinin, içeriği itibariyle eğitim çalışanlarının beklentilerini tatmin etmekten çok uzak kaldığını kaydeden Genel Başkan Geylan, öğretmenlerin muhatap olduğu mevzuat ve süreçlerin tek bir çatı altında toplanmadığı bir kanunun, tam anlamıyla Öğretmenlik Meslek Kanunu olamayacağını bildirdi.

Genel Kurul aşamasında teklif görüşülürken eksiklerin giderilmesine yönelik verilecek önergelerle kanunun olgunlaştırılması gerektiğini kaydeden Genel Başkan Talip Geylan,  “Beklentimiz, başta iktidar partisi olmak üzere tüm milletvekillerimizin, öğretmenlerimizin talepleri doğrultusunda irade ortaya koymalarıdır.” dedi.

Genel Başkan Talip Geylan açıklamasında şunları söyledi:

 “Türk Eğitim Sen olarak, kanunun gündeme geldiği 23 Ekim 2018’den itibaren meslek beklentileri karşılayacak şekilde çıkarılması için gündem oluşturmaya devam ediyoruz. Üç yılı aşkın süredir düzenlemiş olduğumuz imza kampanyası, eylemlerimiz, açıklamalarımız ve her düzeydeki görüşmelerimizle Öğretmenlik Meslek Kanunu’na dair duruşumuzu ve taleplerimizi ortaya koyuyoruz. Teklifin TBMM Milli Eğitim Komisyonu görüşmelerine de iki genel başkan yardımcımızla iştirak ederek müdahil olduk. Kanun teklifi şimdi TBMM Genel Kurulu’nda.

Sendika olarak, sürecin başından beri, mesleğin statüsünü yasal bir zemine kavuşturacak, öğretmenliğin saygınlığını koruyacak ve artıracak, öğretmenlerin muhatap olduğu mevzuat ve süreçleri tek bir çatı altında toplayacak bir kanuni düzenlemenin gerekliliğine vurgu yapıyoruz.

Ancak malum olduğu üzere 31 Aralık 2021 tarihinde TBMM Başkanlığı’na sunulan kanun teklifi, içeriği itibariyle eğitim çalışanlarının beklentilerini tatmin etmekten çok uzak kalmıştır.

Şöyle ki;

1-Mevcut teklifte sözleşmeliler ile kadrolular arasındaki ayrımcılığı bitirmeyi bırakın, sözleşmeli öğretmenlerimize eş durumundan tayin hakkı dahi verilmemiştir.

2-Uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik düzenlemesinin kurs ve sınav şartıyla yapılacak olması da bir başka garabet durumdur. Öğretmenlik, sadece bilme mesleği değil, bildiğini aktarma mesleğidir. Sınav, sadece bilgiyi ölçer, oysaki öğretmenliği ölçecek tek ölçüt, deneyimdir. Dolayısıyla kariyer basamakları belirlenirken sadece hizmet yılı esas alınmalıdır. 10 yılını doldurmuş her öğretmenimiz uzman öğretmen, 20 yılını doldurmuş her öğretmenimiz de Başöğretmen olarak değerlendirilmelidir.

3-3600 düzenlemesi ise aslında teklife konulan geçici madde ile 15 Ocak 2023’de yürürlüğe girecektir. Yani öğretmenlerin ek gösterge düzenlemesi aslında Öğretmenlik Meslek Kanunu ile değil, kamu çalışanlarına yönelik yapılacak genel ek gösterge düzenlemesi ile hayata geçecektir.

4-Teklifteki en olumlu düzenleme adaylık kaldırma sınavının kaldırılmış olmasıdır. Ancak adaylık eğitimi sonunda değerlendirmeyi yapacak olan Adaylık Değerlendirme Komisyonu’nun teşkili dikkat edilmesi gereken önemli bir husustur. Sendikal ve siyasal saiklerin, komisyon sürecinden uzak tutulmaması halinde, değerlendirmelerin, öğretmenlerimiz üzerinde bir mobbing unsuru olabileceği gözden kaçırılmamalıdır.

Diğer yandan Öğretmenlik Meslek Kanunu adıyla iddialı bir çıkış yapılıyor ise teklifin içeriği de bu iddiaya mütenasip şeklide doldurulmalıdır.

-Öğretmen atama, nakil ve istihdam modelinin,

-Yönetici atama sisteminin,

-Yıpranma payı, izin ve ödül sistemi düzenlemesinin,

-Maaş karşılığı ders saatleri düzenlemesi ve teşvik uygulamasının,

-Şiddete karşı tedbirlerin vs. olmadığı;

Velhasıl, öğretmenlerin muhatap olduğu mevzuat ve süreçlerin tek bir çatı altında toplanmadığı bir kanun, tam anlamıyla Öğretmenlik Meslek Kanunu olamaz!

Dileriz, Genel Kurul aşamasında teklif görüşülürken eksiklerin giderilmesine yönelik verilecek önergelerle kanun olgunlaştırılır. Beklentimiz, başta iktidar partisi olmak üzere tüm milletvekillerimizin, öğretmenlerimizin talepleri doğrultusunda irade ortaya koymalarıdır.

TÜRK EĞİTİM SEN:ÖĞRETMENLİK MESLEK KANUNU, GENEL KURUL AŞAMASINDA VERİLECEK ÖNERGELERLE KANUNUN ADINA YAKIŞIR DÜZEYDE İYİLEŞTİRİLMELİDİR.

ürk Eğitim-Sen olarak, öğretmenlik mesleğinin saygınlığını artıran ve mesleğin statüsünü sağlam bir zemine kavuşturacak bir meslek kanunu talebimizi yıllardır ortaya koyuyoruz. Hatta bu konu 23 Ekim 2018 yılında Eğitim Vizyon Belgesinde de yerini bulmuş ancak aradan geçen sürede hayata geçirilmemişti. Nihayetinde ısrarlı taleplerimiz ve öğretmenlerin beklentileri sonucunda Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifi TBMM’ye sunuldu.

Bilindiği gibi Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifi görüşmeleri 10.01.2022 tarihinde TBMM Milli Eğitim Komisyonu’nda tamamlandı. Genel Başkan yardımcılarımız Mehmet Yaşar Şahindoğan ve Selahattin Dolgun komisyon sürecinde sendikamızın talep ve duruşunu ortaya koydular. Şimdi Genel Kurula gelmesi bekleniyor.

Türk Eğitim-Sen olarak sürecin başından itibaren teklifin mevcut hali beklentileri karşılamaktan çok uzak olduğunu da sendikamız tarafından açıklamalarımızda ifade ederek,  eğitim çalışanlarını mutmain edecek bir düzenleme kaçınılmaz olduğunu söylemiştik.

Bu kapsamda açıklama yapan Genel Başkan Talip Geylan, Genel Kurul aşamasında verilecek önergelerin kanuna yakışır düzeyde iyileştirilmesi gerektiğini belirterek şunları söyledi: “Öğretmenlik Meslek Kanunu teklifi, dün gece geç saatlerde TBMM Milli Eğitim Komisyonu’nda kabul edildi.

Türk Eğitim-Sen olarak, sürecin başından beri ve dünkü komisyon görüşmelerinde, mevcut teklifin beklentileri karşılamaktan çok uzak olduğunu ve öğretmenlerimizde hayal kırıklığı oluşturduğunu muhataplarımıza ifade ettik.

Eğer ki, teklif mevcut haliyle yasalaşacak olursa, adeta dağ fare doğurmuş olacaktır. Bundan dolayı, kanunun içeriği, Genel Kurul aşamasında verilecek önergelerle kanunun adına yakışır düzeyde iyileştirilmelidir.

Türk Eğitim Sen olarak Genel Kurul aşamasında da konunun takipçisi olacağız.”

 

 

EĞİTİM SEN:EĞİTİM EMEKÇİLERİNİN TALEPLERİ DİKKATE ALINMALI, ÖĞRETMENLİK MESLEK KANUNU TEKLİFİ GERİ ÇEKİLMELİDİR!

31 Aralık 2021 tarihinde TBMM’ye sunulmasından bu yana eğitim emekçilerinin gündemini oluşturan Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifi, eğitim çalışanlarının ve sendikaların tamamına yakınının eleştirilerine rağmen 1 Şubat Salı günü TBMM Genel Kurulu gündemine getirilecektir.

Eğitim Sen olarak daha önce defalarca belirttiğimiz gibi, TBMM’ye sunulan kanun teklifi gerek biçimi, gerekse sınırlı içeriği açısından bir meslek kanunu olmaktan çok uzaktır. Kanun teklifinde özel okullar ve kurslarda çalışan öğretmenlerin ekonomik ve sosyal haklarına ilişkin hiçbir düzenleme olmaması çok önemli bir sorundur. Ülkemizde bulunan bütün meslek kanunları, kamu özel ayrımı yapmaksızın ilgili mesleğe ilişkin düzenlemeler içerirken, Öğretmenlik Meslek Kanunu teklifinin sadece kamuda çalışan öğretmenlere yönelik sınırlı düzenlemeler içermesi kabul edilemez.

Öğretmenlik mesleği gibi 18 milyona yakın öğrencinin eğitim hakkını yaşama geçirme ve bir milyona yakın öğretmenin ekonomik, sosyal ve mesleki haklarını 13 maddelik bir kanun metni ile düzenlemek, öğretmenlik mesleğine ne kadar değer verildiğini göstermektedir. Eğitim sisteminin en önemli unsurlarından birisi olan öğretmenlik mesleği gibi önemli bir konunun birkaç kanun maddesi üzerinden büyük ölçüde statü farklılaşması ve maaş artışına indirgenmesi doğru bir uygulama değildir.

Teklifte uzman öğretmen ve başöğretmenlerin görev, yetki ve sorumlulukları, diğer öğretmenlerden ayırt edilemediği için eşit işe eşit ücret ilkesinin ihlal edildiği açıkça görülmektedir. Aynı işi yapan öğretmenlerin uzman öğretmen, başöğretmen gibi statü farklılıkları üzerinden ayrıştırılması, hatta kendi içinde bölünmesi iş yerinde çalışma barışının bozulmasına neden olacak, eğitim sistemi bu durumdan kaçınılmaz olarak olumsuz etkilenecektir. Yapılması gereken öğretmenleri statülerine göre sınırlandırıp, birbirine rakip haline getirmek değil, öğretmenler arasında halen var olan  sözleşmeli, kadrolu, ücretli öğretmen ayrımlarına son veren ve kadrolu çalışmayı esas alan düzenlemeler yapmaktır.

Teklifte aday öğretmenlere yönelik adaylık sınavının kaldırılması bir müjde olarak sunulurken, sınavın işlevinin Adaylık Değerlendirme Komisyonu’na devredilmesi, aday öğretmenlerin iş güvencesine yönelik büyük bir tehdit anlamını taşımaktadır. Bu düzenleme ile atamalarda yoğun olarak gündeme gelen mülakat-torpil uygulamalarının yeniden gündeme gelmesi, arşiv taraması ve güvenlik soruşturması gibi uygulamalar üzerinden yeni mağduriyetlerin ortaya çıkması kaçınılmaz olacaktır.

Kanun teklifi hazırlanırken 5 Ekim 1966 yılında kabul edilen, ILO-UNESCO ortak belgesi olan Öğretmenliğin Statüsü Tavsiye Kararı yok sayılmıştır. Türkiye tarafından da onaylanan Tavsiye Kararı öğretmenlerin toplumsal statüsüne yönelik olarak bugüne kadar atılmış en önemli ve kapsamlı adımdır.

Eğitim Sen olarak yarın TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmesi beklenen Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifi ile ilgili olarak, eğitim alanında örgütlü bütün sendikalara, sendikalı ya da sendikasız tüm eğitim emekçilerine ortak tepki göstermek adına çağrıda bulunuyoruz. Bugün bizleri farklı statüler üzerinden bölmek isteyenlere karşı birlikte hareket etmezsek, hiçbir meslektaşımızın onaylamadığı bu düzenlemeyi geri çektiremezsek, yarın daha büyük saldırıların hedefi olmamız kaçınılmaz olacaktır.

Eğitim Sen olarak son bir aydır yaptığımız sayısız basın açıklaması, iş yerlerimizde gerçekleştirdiğimiz toplantılar, eylem ve etkinliklerde defalarca dile getirdiğimiz talebi buradan bir kez daha tekrarlamak istiyoruz: Kanun teklifinin muhatabı olan eğitim emekçilerinin bilgisi ve önerileri dışında hazırlanan, onların temel haklarını ve taleplerini içermeyen Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifi derhal geri çekilmelidir. Bir meslek kanunu hazırlanacaksa “Öğretmenlerin Statüsü Tavsiye Kararı” temel alınmalı, sadece öğretmenlerin değil tüm eğitim emekçilerin hakları ve taleplerini güvence alına alan yeni bir düzenleme yapılmalıdır.

Günün Diğer Haberleri