SENDİKALAR MESLEK KANUNU İÇİN NE DEDİ?

Ak Parti tarafından hazırlanan ve TBMM'ne sunulan Öğretmenlik Meslek Kanunu için sendikalar ne dediler?

SENDİKA - 2021-12-31 19:00:09

Ak Parti tarafından hazırlanan ve TBMM'ne sunulan Öğretmenlik Meslek Kanunu için sendikalar ne dediler?

 

EĞİTİM İŞ:ÖĞRETMENLİK MESLEK KANUNU İLE AMAÇ OYALAMAK, BÖLMEK

Türk silahlı Kuvvetler Personel Kanunu 210 madde, Hakimler ve Savcılar Kanunu 122 madde, Türk Tabipleri Birliği Kanunu 66 madde, Avukatlık Kanunu 201 maddeden oluşurken, bir teneffüs aralığında bile hazırlanabilecek 12 maddelik sözde Öğretmenlik Meslek Kanunu Taslağı, Meclis Genel Kurulu’na sunulmuştur.

Taslağa bakıldığında amacın öğretmenlik mesleğinin itibarını artırmak değil, öğretmenleri oyalamak ve bölmek olduğu anlaşılmaktadır.

  • Bu taslak, 1739 sayılı Milli Eğitim Kanununda bulunan 43. ve 45. maddelerden hemen hemen hiçbir farkı olmayan bir taslaktır. İlgili kanun maddelerinde yer almayan tek düzenleme “ek gösterge” ile ilgili olandır. Öte yandan, kanundaki 43. madde taslaktakinden çok daha ayrıntılı olarak tanımlanmıştır. Oysa kanun taslağı birçok maddeyi ortadan kaldırmış ve uygulamayı çıkarılacak yönetmeliklere havale etmiştir. Siyasal iktidarın hukuksuz yönetmelikler konusundaki dosyasının son derece kabarık olduğu bilinmektedir.
  • Taslağın en önemli çelişkisi 3. maddede yer alan öğretmenlik mesleğini, özel bir ihtisas(uzmanlık) mesleği olarak tanımlarken, kanun taslağı ile yeniden bir uzmanlık tanımlamasına gitmiş olmasıdır.  Taslak, yine 1739 sayılı kanunda olduğu gibi 3 kariyer basamağı tarif etmiştir. Kanun maddelerinin dışında Uzman Öğretmenlik için 180 saatlik, Başöğretmenlik için de 240 saatlik “eğitim programını” tamamlamış olma zorunluluğu getirmiştir. Bahsi geçen eğitim programlarının ne olduğu, uzunluğuna bakılırsa ne zaman ve nerede tamamlanacağı tam bir belirsizliğe işaret etmektedir. Eğitim programları dışında Uzmanlık ve Başöğretmenlik kariyer basamaklarının sınava tabi tutulmuş olması ayrı bir garabeti ifade etmektedir. Yine hazırlanan yönetmeliklerle kariyer basamaklarının sınırlı mali kadrolara bağlanacağı görülmektedir.
  • Madde 6’da “uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik için öngörülen asgari çalışmalar” ibaresinden kastedilenin ne olduğu anlaşılmamaktadır.
  •  Taslağın yürürlüğe girmesiyle kaldırılacak olan 1739 sayılı kanunun 43. maddesi taslaktakinden çok daha ayrıntılı ifadeler içermektedir. Taslak bu ayrıntıları ortadan kaldırmış yerine ucu açık ifadeler koymuştur.  Buradaki en büyük belirsizlik, aday öğretmenlerin “Adaylık Değerlendirme Komisyonu”nun nasıl oluşacağıyla ilgilidir. 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nda komisyonun oluşumu çok net ifade edilirken taslakta komisyonun nasıl oluşacağına hiç değinilmemiştir. Süreç yönetmeliğe havale edilmiştir. Bilindiği gibi yönetmelik kanuna uygun olarak çıkartılmak zorundadır. Kanunda belirtilmeyen bir sürecin yönetmelikle belirlenmesi keyfiyete açık bir durum oluşturmaktadır.
  • Örneğin Uzman Öğretmenlik için 10 yıl ve yine başöğretmenlik için de uzman öğretmenlikte 10 yılı doldurma koşulu aranmaktadır. Kariyer basamakları adı altında ifade edilen bu zaman planlamasının neye göre belirlendiği anlaşılamamaktadır. Örneğin neden 8 ya da 12 yıl değil de 10 yıl hedef alınmaktadır? Bu ve benzeri hiçbir sorunun yanıtı taslakta ve taslağı kaleme alan zihniyette açık değildir.
  • Medyada koparılan gürültünün aksine taslak son derece cılız, sönük ve öğretmenlerin ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak gelişigüzel hazırlanmıştır.
  • Taslağın en büyük eksikliği “Öğretmen Yetiştirme” üzerinedir. Öğretmenlik bir uzmanlık mesleği olmasının yanında kişilik niteliklerinin de uygunluğunu gerektiren bir meslektir. Bir başka deyişle öğretmenlik yalnızca lisans diplomasına indirgenemeyecek kadar değerli ve belirleyicidir. Doğal olarak öğretmenlik mesleği, kapatılan Anadolu Öğretmen Liselerinin açılmasını tekrar ihtiyaç duyan, lisans süreci öncesinde de eğitsel süreçleri gerektiren bir meslek olarak sivrilmektedir. Taslaktaki bu eksiklik, öğretmen yetiştirmeye verilmeyen önemin bir işareti olarak kayda geçirilmelidir.
  • Diğer yandan Öğretmen Yetiştirmenin Lisans ve üstü derecelerdeki eğitimi, üniversiteler içerisinde açılan Eğitim Fakülteleri yerine “Eğitim Üniversitelerinin” açılmasıyla daha gelişmiş bir düzeyde sistemleştirilebilir. Taslak, yine bu konuda belirgin bir yoksunluk içindedir.
  • Taslakta maalesef, bugün 100 bini aşkın ücretli öğretmen, 700 bini aşkın “Ataması Yapılmayan Öğretmenleri” dolaylı olarak ilgilendiren maddeler de bulunmamaktadır. Bir “Öğretmenlik Meslek Kanunu’nda mutlaka bulunması gereken ifade “kadrolu öğretmen bulunabilen görevlere sözleşmeli ve vekil personel atanamaz” ibaresinin konmasıdır.  Ayrıca “sözleşmeli olarak atanan öğretmenler” derhal kadroya geçirilmeli ve mesleğe başladıkları andan itibaren kadrolu öğretmenlerin yararlandığı özlük hakları kendilerine teslim edilmelidir.
  • Yine taslakta, özellikle eğitim yöneticilerinin öğretmenlik mesleğinden olmalarına yönelik bir madde de bulunmamaktadır. Bu son derece önemlidir; liberalleşme rüzgârlarının etkisi altındaki iktidar, eğitimi kâr odaklı bir ticarethaneye dönüştürme amacıyla eğitim yöneticilerini, eğitimcilerin dışında bir meslek grubundan seçmek için açık kapı bırakmış görünmektedir.
  • Öğretmenliğe kabul sürecinde, geçmişte, günümüzde ve bu haliyle kalması halinde gelecekte de çok can yakacak olan, ayrımcı, ötekileştirici ve dışlayıcı olan “mülakat sistemini” bu haliyle bırakmak nifak tohumları ekmekten başka bir anlama gelmez. Öğretmenlik gibi son derece kutsal olan bir meslek, hiçbir nesnel ölçütü olmayan mülakat sisteminin süzgecinden geçirilerek uygulanamaz.
  • Genelde hak arayanların muhattap kılındığı, kademe ilerlemesinin durdurulması cezasının taslakta yer alması, sendikal faaliyetleri engelleme amacı taşıdığı düşüncesini yaratmaktadır. Doğal olarak, kademe ilerlemesi cezasını alan öğretmenlerin bu cezası sendikal süreçlerden kaynaklanıyorsa derhal kaldırılması öngörülmelidir. Sendikal örgütlülük ve eylem anayasamızda da koruma altına alınmış bir insan hakkıdır.
  • Öğretmenlik mesleği, özellikle meslek dersleri, sanat dersleri ve beden eğitimi ders öğretmenlerinin çok can yakıcı bir şekilde yaşadığı gibi “norm kadro” baskısı altında kıvranmaktadır. Ders sayısı azaltılan bu branşlarda öğretmenler okullarını, kimi zaman okullarıyla birlikte de ilçelerini değiştirmek zorunda kalmaktadır. Bir meslek kanunun bu sorunlara kör ve sağır olması asla kabul edilebilir değildir.
  • Yine taslak, hiçbir biçimiyle “hizmetiçi eğitimden” bahsetmemektedir. Bakanlıkta hizmetiçi eğitimler son derece gelişigüzel, öğretmenlerin ihtiyaçlarını karşılamayan ve zaman planlaması yapılmayan bir şekilde gerçekleştirilmektedir. Sistemli ve ihtiyacı karşılayan ve ayrıca öğretmenlerin mesleki gelişimini düzenli olarak artıran bir hizmetiçi eğitime mecburuz. Ancak bu eğitimlere katılan öğretmenlere, harcadıkları zamanın karşılığının ücret olarak ödenmesi gerekmektedir. Böylelikle hizmetiçi eğitimler öğretmenlerin dinlenme zamanlarını ortadan kaldırmadan gerçekleştirilecektir. Bu koşullar altında Bakanlık hem vereceği hizmetiçi eğitimi daha nitelikli yapmak zorunda olduğunun farkına varacak ve hem de öğretmenler alacağı hizmetiçi eğitim için daha istekli olabilecektir.
  • Yine hizmetiçi eğitimler, meslekte ilerlemek için belirleyici olmalıdır. Hizmetiçi eğitim alan öğretmenlere hem ücret ödenmesi ve hem de meslekte ilerleme şansı tanınması katılımı olumlu etkileyecek unsurlardır.
  • Öğretmenlik Meslek Kanunu taslağı, aylık karşılığı zorunlu ders görevi açısından yaşanan eşitsizlikleri ortadan kaldırmamaktadır. Tüm öğretmenler için istisnasız, aylık karşılığı girilecek ders 15 saatte sabitlenmelidir ve bu durum kanunda güvence altına alınmalıdır.
  • Kanun, aylık karşılığı olmayan ders ücretlerinin belirli oranlarla ve sarfedilen emeğin karşılığı olacak şekilde ödenmesini de belirlemelidir. Öğretmenlerin birim/saat ders ücretlerinin tutarı, en az birinci dereceden aylık alan öğretmenin net aylığının zorunlu ders saatlerine bölünmesiyle elde edilen miktardır. Bu miktar artırılmalıdır.
  • Hafta sonları, saat 17.00’den sonra, destek eğitimlerinde veya kurslara verilen ders ücretleri yine tatminkar ölçüde artırılmalı ve kanun bunu istismar edilmeyecek oranlara bağlamalıdır.
  • Bir öğretmenlik meslek kanunu hamilelik ve doğum sonrası kadın öğretmenlerin sosyal haklarını düzenlemeden çıkartılmamalıdır. Hamileliğin 6. ayından sonra ücretli izin süreci başlamalı ve gelişmiş ülkelerde örneklerini gördüğümüz gibi doğumdan sonraki iki yıl boyunca da ücretli izin alınabilmelidir.
  • Kanun taslağında, zor ve güç koşullarda öğretmenlik yapanların haklarına yönelik bir düzenleme de bulunmamaktadır. Örneğin birleştirilmiş sınıflarda öğretmenlik yapanların, engelli öğrencilerin eğitiminden sorumlu olanların ders ücretlerinin oransal olarak artırılması kanunla düzenlenmelidir.
  • Bunun yanında yine kanunla düzenlenebilecek diğer bir konu da kalabalık sınıflarda öğretmenlik yapanlarla ilgili olmalıdır. Örneğin okul öncesi öğretmenlerin sınıf mevcudu 20’yi geçenlerin, mevcudu 25’i geçen sınıf öğretmenlerinin, sınıfından birden fazla kaynaştırma öğrencisi olan sınıf ve branş öğretmenlerinin ders ücretleri belirli yüzdelik oranlarla artırılmalıdır.
  • Yine kanunun, mesleğe yeni başlayan öğretmenlere ilk aylıklarıyla birlikte brüt aylıklarının en az üç katı tutarında “donatım” ödeneğinin verilmesi gerekmektedir. Böylelikle kendisine yaşamında yeni bir yol çizen öğretmenin ekonomik koşullara uyumu kolaylaştırılmış olacaktır: Taşınma, ev kurma, eğitim-öğretim için gerekli araç-gereci edinmede bu donatım ücreti son derece yaşamsal bir rol oynayacaktır.
  • Eğitim-Öğretim ödeneğinin de her eğitim-öğretim yılı başında en az bir maaş düzeyinde ödenmesi kanunda yer alması gereken bir başka ihtiyaçtır.
  • Eğitim sisteminin ana unsuru olan öğretmenler, kendi çocukları için uygun eğitim olanaklarından yararlanamamaktadır. Bunun için öncelikle öğretmenlerin, kendi çocuklarının eğitim hizmetlerini daha nitelikli alabilmesi için özellikle okul öncesi eğitim olanaklarının geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması kanunda açıkça yer alabilmelidir.
  • Öğretmenlerin konut ihtiyacının karşılanabilmesi için öncelikle konut ihtiyacının karşılanması olanaksız bölgelerde lojmanlar yapılması ve tahsis edilmesi gerekmektedir.
  • Kanun taslağı yine “yıpranma” gerçeğini görmezlikten gelmiş ve bununla ilgili her hangi bir ifadeyi içermemiştir. Özellikle köylerde ve olağanüstü hal bölgelerinde riskli koşullarda görev yapan öğretmenler için yıpranma bedeli adı altında ödemeler gerçekleştirilmelidir. Bu durum hem emeklilik yaşlarına ve hem de emeklilik maaşlarına yansıtılmalıdır.
  • Öğretmenlerin ulaşım giderleri ve olanakları da kanun taslağında hiç yer edinmeyen ihtiyaçlardan bir diğeridir. Öğretmenler için, özellikle ulaşımı güç olan bölgelere servis olanağı sağlanması gerekmektedir.
  • Taslakta nöbet ücretlerinin düzenlenmesiyle ilgili hiçbir ifade yer almamaktadır. Nöbet ücreti en başından itibaren savunduğumuz gibi haftada 6 ders saati ve “haftada iki gün nöbet tutan” öğretmenlere de nöbet ücreti 12 ders saati üzerinden ödenmelidir.
  • 3600 ek göstergenin 2023 yılına bırakılmış olması verilen sözlerin yalandan ve eğitim emekçilerini oyalamaktan ibaret olduğunu bir kez daha kanıtlamıştır. Ekonomik sıkıntılar içinde tükenen öğretmenlerin siyasi iktidardan bu yalanların hesabını soracağı günlerin yakın olduğu unutulmamalıdır.
  • Taslakta açık olmayan diğer bir konu ise 3600 ek göstergenin başöğretmenlik kariyer basamağına bağlanıp bağlanmadığı konusudur. Ek gösterge rakamlarının uzman ve başöğretmen kariyer basamaklarına bağlanmış olması 3600 ek göstergenin her eğitim emekçisine verilmeyeceği izlenimini yaratmaktadır.

Kısaca taslak bu haliyle çok yetersiz olmasından da öte beklenti içine sokulan öğretmenler açısından da bir hayal kırıklığı ifade etmektedir. Eğitim-İş olarak buradan siyasi iktidara sesleniyoruz: Eğitim emekçilerini oyalamaktan vazgeçin. Öğretmenler zaten uzmandır. Öğretmenlik mesleğine ve haklarımıza zarar verecek, taleplerimizi görmezden gelecek düzenlemelerin karşısında olacağımızı, yasal, anayasal ve uluslararası sözleşmelerden gelen örgütlülüğümüzün verdiği tüm hakları kullanarak mücadele edeceğimizi bir kez daha belirtiyoruz.

                            MERKEZ YÖNETİM KURULU 

GENEL BAŞKAN: “ÖĞRETMENLİK MESLEK KANUNU TEKLİFİ, BEKLENTİLERİ KARŞILAMAKTAN ÇOK UZAKTIR!”
  • Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, TBMM’ye sunulan Öğretmenlik Meslek Kanunu teklifi hakkında önemli açıklamalar yaptı.

    Teklifte getirilen düzenlemelerin eksik kaldığına dikkat çeken Geylan, sürecin başlatılmış olmasını olumlu bulmakla birlikte, teklifin beklentileri karşılamaktan çok uzak kaldığını söyledi.

    Teklifte; Cumhurbaşkanı’nın ‘Kadrolu öğretmenler ile sözleşmeli öğretmenler arasındaki ayrımı kaldırıyoruz’ ifadesine uygun bir düzenleme yapılmadığına, uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik düzenlemesinin kurs ve sınav şartıyla yapılacak olmasının da bir başka garabet durumu olduğuna dikkat çeken Geylan,“ Gelinen noktada olması gereken; ‘Hele bir başlayalım kervan yolda dizilir’ demeden ve ‘Kaş yapayım derken göz çıkarmamak’ için yapılması gereken teklifin meslektaşlarımızın beklenti ve ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde yeniden düzenlenmesi ve hızlı bir şekilde TBMM gündemine getirilmesidir” diye konuştu.

    Genel Başkan açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun çıkarılacağı 23 Ekim 2018 tarihinde Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde düzenlenen 2023 Eğitim Vizyon Belgesi Tanıtım Toplantısı’nda kamuoyuna duyurulmuştu.

    Öğretmenlik mesleğinin statüsünü sağlam ve yasal bir zemine kavuşturacak, mesleğin saygınlığını artıracak ve öğretmenlerin muhatap olduğu düzenlemeleri tek bir çatı altında toplayacak bir yasanın çıkacağı beklentisi eğitim kamuoyunda heyecan ve memnuniyet oluşturmuştu.

    Ancak aradan geçen üç yılın ardından kanun teklifi 2021 yılının son günü TBMM Başkanlığı’na sunuldu. Sürecin başlatılmış olmasını olumlu bulmakla birlikte Öğretmenlik Meslek Kanunu teklifinin beklentileri karşılamaktan çok uzak kaldığını ifade ediyoruz. Çünkü adeta DAĞ FARE DOĞURMUŞTUR. Teklifin içeriğinde aday öğretmenlik süreci, kariyer basamakları ve ek gösterge düzenlemesi ile sözleşmeli öğretmenlere can güvenliği ve sağlık durumundan mazeret tayini hakkı getirilmesine yer verilmiştir.

    Fakat teklifte getirilen bu düzenlemeler de eksik kalmıştır.  Şöyle ki;

    20. Milli Eğitim Şurası konuşmasında Cumhurbaşkanı sayın Erdoğan’ın dile getirdiği  ‘Kadrolu öğretmenler ile sözleşmeli öğretmenler arasındaki ayrımı kaldırıyoruz’ ifadesine uygun bir düzenleme yapılmamıştır. Bu ayrımın kaldırılmasının tek yolu sözleşmelilerin kadroya alınmasıdır. Mevcut teklifte ise bırakın kadroyu, sözleşmeli öğretmenlerimize eş durumundan tayin hakkı dahi verilmemiştir.

    Uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik düzenlemesinin kurs ve sınav şartıyla yapılacak olması da bir başka garabet durumdur. Öğretmenlik, sadece bilme mesleği değil, bildiğini aktarma mesleğidir. Sınav, sadece bilgiyi ölçer, oysaki öğretmenliği ölçecek tek ölçüt, deneyimdir. Dolayısıyla kariyer basamakları belirlenirken sadece hizmet yılı esas alınmalıdır. 10 yılını doldurmuş her öğretmenimiz uzman öğretmen, 20 yılını doldurmuş her öğretmenimiz de Başöğretmen olarak değerlendirilmelidir.

    3600 düzenlemesi ise aslında teklife konulan geçici madde ile 15 Ocak 2023’de yürürlüğe girecektir. Yani öğretmenlerin ek gösterge düzenlemesi aslında Öğretmenlik Meslek Kanunu ile değil, kamu çalışanlarına yönelik yapılacak genel ek gösterge düzenlemesi ile hayata geçecektir.

    Teklifteki en olumlu düzenleme adaylık kaldırma sınavının kaldırılmış olmasıdır. Ancak adaylık eğitimi sonunda değerlendirmeyi yapacak olan Adaylık Değerlendirme Komisyonu’nun teşkili dikkat edilmesi gereken önemli bir husustur. Sendikal ve siyasal saiklerin, komisyon sürecinden uzak tutulmaması halinde, değerlendirmelerin, öğretmenlerimiz üzerinde bir mobbing unsuru olabileceği gözden kaçırılmamalıdır.

    Meclis Başkanlığı’na sunulmuş olan bu teklife, her ne kadar adı ÖĞRETMENLİK MESLEK KANUNU olsa bile, aslında içeriği açısından olsa olsa ÖĞRETMENLERİN KARİYER BASAMAKLARINI DÜZENLEME KANUNU diyebiliriz.

    Çünkü şu hususun iyi anlaşılması gerekir:

    Öğretmen istihdam şeklinin olmadığı,

    Zorunlu hizmet bölgelerinde çalışanlara teşvik uygulamasının getirilmediği,

    Objektif kriterlere haiz ödül sisteminin düzenlenmediği,

    Liyakat temelli yönetici atama sisteminin yasal zemine kavuşturulmadığı,

    Eğitimcilere yönelik şiddete karşı tedbirlerin getirilmediği,

    Ek ders ücretleri, nöbet görevleri, maaş karşılığı ders saatleri, tayin ve atama vs. süreçlerin düzenlenmediği..,

    Velhasıl, öğretmenlerin muhatap olduğu süreç ve uygulamaların bir çatı altında toplanmadığı bir kanun MESLEK KANUNU olamaz!

    Ve doğal olarak da eğitim kamuoyunun ve öğretmenlerimizin beklentilerini karşılayamaz!

    Gelinen noktada olması gereken; ‘Hele bir başlayalım, kervan yolda dizilir’ demeden ve ‘Kaş yapayım derken göz çıkarmamak’ için yapılması gereken, teklifin meslektaşlarımızın beklenti ve ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde yeniden düzenlenmesi ve hızlı bir şekilde TBMM gündemine getirilmesidir.”

Öğretmenlik Meslek Kanunu teklifi beklentileri karşılamamaktadır

TBMM’ye sunulan Öğretmenlik Meslek Kanunu teklifi, öğretmenlik mesleğini düzenleyen müstakil bir kanun beklentisini karşılama yönünde olumlu bir adım olmasına rağmen, öğretmenlerin beklentilerini karşılamaktan uzaktır.

Teklif, adaylık kaldırma sınavının kaldırılacak olması, 2006 yılından bu yana uygulanamayan kariyer basamaklarını (ücret ve derece artışlarıyla birlikte) yeniden hayata geçirecek olması ve 3600 ek gösterge vaadinin nihayete erdirilmesi anlamında olumlu bir gelişmedir. Ancak, teklifin içeriği öğretmenlerimizin beklentilerini kısmen karşılamış olsa da mesleği tüm yönleriyle ele almadığı açıktır.

Öğretmenler olarak, atamadan yer değiştirmeye, yetişme sürecinden mesleki gelişime, kariyer basamaklarına kadar objektif hükümler ihtiva eden bir kanun beklentisi içerisindeyiz. Özellikle 657 sayılı Kanun, 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu ve 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu, 652 sayılı KHK gibi öğretmenlerin, hak, yetki, görev ve sorumluluklarını düzenleyen muhtelif hukuki düzenlemelerdeki öğretmenlere ve öğretmenliğe dair hükümlerin yeni baştan düzenleme konusu edilmesi beklentisi mevcuttur.

Teklif muadil kanunların çok gerisinde kalmaktadır

Teklif, mesleği sadece bazı yönleriyle ele alması, Yükseköğretim Personel Kanunu, Hâkimler ve Savcılar Kanunu gibi muadil düzenlemelerin çok gerisinde kalmasına sebep olmaktadır.

Teklif, sadece öğretmenlerin atamaları, adaylık süreci ile kariyer basamaklarında ilerlemelerine dair kısmi hükümleri düzenlemekte, diğer unsurlar kapsam dışı bırakılmaktadır. Bu hâliyle yukarıda sayılan öğretmenlik mesleğini düzenleyen birden çok sayıdaki kanuna bir yenisi daha eklenmiş olacak, yekpare bir meslek kanunu çıkarma fırsatı kaçırılmış olacaktır.

Özel sektörde çalışan öğretmenler de düzenleme kapsamına alınmalıdır

Öğretmenlik, sadece kamu kurumlarında icra edilen bir meslek olmamasına, ülkemizde büyük ölçekli bir özel öğretim kurumları ağı faaliyet göstermesine rağmen, teklif, yalnızca Millî Eğitim Bakanlığı kadrolarındaki öğretmenler gözetilerek kaleme alınmış, özel öğretim kurumlarında çalışan veya diğer kamu kurumlarında görev yapan öğretmenlere yönelik hiçbir düzenleme içermemektedir. Bu yaklaşım, hem eksikliktir hem de ayrımcılıktır.

Sözleşmeli öğretmenliğin kaldırılmaması sorunları devam ettirecektir

Anayasal hakları ihlal ettiği kadar öğretmenler arasında tepki çeken ve kamuoyu nezdinde yıpratıcı niteliği bulunan sözleşmeli öğretmenlik uygulamasının kaldırılmasına ve kadrolu öğretmenliğin esas alınmasına dair bir hükmün teklifte yer almaması en büyük eksikliklerden biridir.

Ödül ve disiplin hükümlerinin kanun teklifinde yer almaması eksikliktir

Öğretmenlik mesleğini ilgilendiren disiplin hükümlerinin, 657 sayılı Kanun’da yer alan genel disiplin hükümlerinden farklı olarak meslek özelinde ele alınmadığı, (örneğin, 2547 sayılı Kanun’un 53. maddesinde akademik personel yönünden düzenlenen disiplin hükümlerine benzer) münhasıran mesleğe özgü disiplin hükümlerine yer verilmediği görülmektedir.

Bütün meslek mensuplarını kapsayan, eşit, adil, ölçülebilir ve uygunluk denetimine elverişli, münhasıran Bakanlık merkez ve taşra teşkilatının yetkilendirildiği bir ödül ve başarı/üstün başarı belgesi verilmemesi eksikliktir.

Eğitim kurumu yöneticiliği münhasıran ele alınmalıdır

Okul yönetiminin eğitim-öğretim hizmeti ve öğretmenlik mesleğiyle olan zorunlu ve gerekli bağlantısına rağmen, eğitim kurumu yöneticiliğinin yasal bir statüye kavuşturulma imkânı göz ardı edilmiş, teklifte eğitim kurumu yöneticiliği ve yöneticilerine ilişkin hükümlere yer verilmemiştir.

İstihdamda güçlük çekilen yerlerde teşvik uygulanmalıdır

Öğretmen istihdamında zorluk çekilen veya görev sürelerinin ülke ortalamasının altında kaldığı kalkınmada öncelikli/az gelişmiş bölgelerde görev yapan öğretmenlere ilave tazminat ödemesi yapılması konusu teklifte yer almamıştır.

Ücretli öğretmenlik bir istihdam modeli olmamalıdır

Ücretli öğretmenlik, arızi durumlar nedeniyle zorunlu bir istihdam yolu olarak kullanılmasına rağmen, ‘ücretli öğretmenlerin, dengi kadrolu öğretmenlerin ücret seviyesinde bir aylık ücret almaları ve fiili çalışmaları ne olursa olsun sosyal güvenlik primlerinin aylık 30 gün üzerinden ödenmesi’ şeklinde, sosyal devlet ilkesi ekseninde bir düzenleme teklifte ne yazık ki yoktur.

Mülakat uygulaması kaldırılmalıdır

Öğretmen adayının mesleki bilgi ve mesleki yeterlik düzeyini ölçmeyi öncelemeyen, adayın öğretmenlik mesleğine uygunluğunu ve yetkinliğini değerlendiremeyen, öğretmen yeterliliklerinin ve eğitim-öğretimin niteliğinin artırılmasına herhangi bir katkısı bulunmayan mülakat usulünün teklifle kaldırılmamış olması büyük bir eksikliktir.

Öğretmenleri şiddete karşı koruyacak hükümlere yer verilmelidir

Eğitimi tehdit ve tahdit edecek boyuta varan okullarımızda meydana gelen şiddet olaylarını önleyecek, eğitim çalışanlarını şiddetten koruyacak hukuki ve idari düzenlemeler bu kanun kapsamında ele alınmalıdır.

Teklif metninde bulunan hatalı ve eksik düzenlemeler giderilmelidir

Uzman ve başöğretmenlik için öngörülen yazılı sınavda aranan 70 başarı puanı, yüksek bir puan barajıdır. Yönetici seçme ve görevlendirme, görevde yükselme ve unvan değişikliği süreçlerinde olduğu gibi, yazılı sınav barajı 60 başarı puanı olmalıdır.

Başöğretmenlik için uzman öğretmenlikte en az on yıl hizmeti bulunmuş olma şartı çok uzun bir süredir. Uzman öğretmenlik için en az on hizmet yılı arandığı gözetildiğinde, uzman öğretmen olmuş bir öğretmenin mesleki tecrübesinin başöğretmenlik için yeterli olacağı açıktır. Bu nedenle, başöğretmenlik için uzman öğretmenlikten daha kısa ve daha makul bir süre düşünülmeli, doktora programı mezunları için ise herhangi bir süre şartı aranmamalıdır.

Teklifle (652 sayılı KHK’nin ek 4. maddesi gereği üç yıl süreyle başka bir yere atanamayacak olan) sözleşmeli öğretmenlere ‘can güvenliği ve sağlık mazeretleri’ çerçevesinde üç yıl şartı aranmaksızın yer değişikliği hakkı getirilmesi olumlu ise de aile birliği mazeretine yer verilmemesi, hukuka, genel hükümlere aykırı bir düzenlemedir. Sözleşmeli öğretmenlere, sözleşmeli statülerinin devam ettiği sürede de aile bütünlüğüne dayalı yer değişikliği suretiyle atanma hakkı tanınmalıdır.

Netice itibarıyla Meclis’e sevk edilen bu teklif, öğretmenlik mesleğini sadece belli boyutlarıyla ele almakta, öğretmenlerin beklentilerini topyekûn karşılamaktan uzak kalmakta; bir milyonu aşkın öğretmenin hak, yetki, görev ve sorumlulukları noktasında bir meslek kanununda olması gerekenleri içermemektedir.

Yukarıda ifade ettiğimiz eksikliklerin siyasi irade ve Bakanlık yetkililerince dikkate alınarak, komisyon ve/veya genel kurul görüşmeleri sürecinde giderilmesini istiyoruz.

ÖĞRETİCİ: MESLEK KANUNU TEKLİFİ ÖĞRETMENLERİN SORUNLARINI ÇÖZMEKTEN UZAK!

 31/12/2021

Anadolu Eğitim Sendikası Genel Başkanı Mehmet Alper ÖĞRETİCİ, 12 madde ile meclise sunulan Öğretmenlik Meslek Kanunu ile ilgili açıklamalarda bulundu. Açıklamaları şöyle;

3 yıl önce sözü verilen Öğretmenlik Meslek Kanunu üç yılın ardından meclise sunuldu fakat hiçbir paydaşın, öğretmenin görüşü alınmadan sunulan içerik sadece 12 maddeden oluşuyor ve öğretmenin sorunlarını çözmekten uzak! Paydaşlarla birlikte hazırlanmayan, öğretmenlerden görüş alınmadan hazırlanan tasarı bu kadar olur. Öğretmenlerin sosyal ve mali hakları artırılmalı, kıdemini dolduran her öğretmen SINAVSIZ ilgili tazminatlardan yararlanmalıdır.

Sunulan teklifin içeriğine baktığımızda;

Öğretmenlerin nasıl yetiştirileceği yok!

Görevde yükselmeler yok!

Mevcut öğretmenlerin özlük ve sosyal haklarında bir geliştirme, iyileştirme yok!

Farklı statülerde çalışan öğretmenlerin tek çatı altında KADROLU öğretmen olarak tanımlamak yok!

16 yıldır var olan uzman-başöğretmen adaletsizliğini gidermek yok!

Aday öğretmenler için AKS (Adaylık Kaldırma Sınavı) kaldırılıyor ama yerine içeriği yönetmelikle hazırlanacak olan Adaylık Değerlendirme Komisyonu getiriliyor. Komisyon kararına göre aday öğretmen ya öğretmenliğe atanacak ya da görevine son verilecek ve 3 yıl süreyle mesleğe alınmayacak! Şimdiye kadar kurulan komisyonların ne kadar adaletsiz olduğunu gördük, bu komisyon kimlerden oluşacak? Mülakat mı yapacak? Objektif olmayan hiçbir değerlendirme kabul edilemez!

Uzman ve başöğretmenlik için verilecek eğitimlerin yanında sınavda başarılı olma kriteri getirilmiş. Yüksek lisans ve doktora mezunları sınavdan muaf tutulmuş. Yüksek lisans ve doktorayı teşvik için önemli gibi dursa da kıdemi dolan her öğretmen ilgili tazminatlardan yararlanmalı; yüksek lisans ve doktora mezunları da kıdemi dolmadan ilgili tazminatları almalıdır.

Ek gösterge düzenlemesi ise 2023 yılında yürürlüğe girecek!

Okul yöneticileri ile ilgili herhangi bir düzenleme yok!

Not:Haberi yazdığımız saat itibari ile Eğitim Sen'den Öğretmenlik Meslke Kanunu hakkında bir değerlendirme yapılmamıştır.

 
 
Günün Diğer Haberleri