Başkan Selçuk: Bu eğitim döneminde kapanması zor yaralar açılmıştır!

2020-2021 Eğitim-Öğretim döneminin sonuna geldik bu konuya ilişkin açıklamalarda bulunan Eğitim- İş Elazığ Şube Başkanı Hüseyin Selçuk; “Ne yazık ki bu süreç; unutulmayacak rezaletlere, acılara sahne oldu” iddiasında bulunarak; “Bu eğitim döneminde kapanması zor yaralar açıldı” dedi.

SENDİKA - 2021-06-21 22:39:40

Eğitimdeki aksaklıklara değinen ve bu konu özelinde de iktidarı eleştiren Eğitim- İş Elazığ Şube Başkanı Hüseyin Selçuk; “İnsanı öncelemeyen, eğitimin sadece öğrencilerin bilgiye ulaşması değil aynı zamanda ülkenin geleceğiyle ilgili olduğunu kavrayamayan anlayış, Covid-19 salgınının yarattığı olumsuz koşullara uygun adım atmayarak, bizlere unutulmayacak bir eğitim dönemi yaşatmıştır” iddiasında bulundu.

 

BAŞKAN SELÇUK, ‘EBA’NIN BİR ÇOK EKSİKLİĞİ OLDU’ İDDİASINDA BULUNDU!

2020-2021 Eğitim-Öğretim Döneminde yaşananlara uzaktan bakıldığında bile öne çıkan bir çok sorun olduğuna değinerek bu sorunlara açıklık getiren Başkan Selçuk; “ Dönemin başında pandemi nedeniyle okulları kapatan ve uzaktan eğitime geçen Milli Eğitim Bakanlığı, ‘dünya yıldızı’ olarak tarif ettiği EBA sistemini eline yüzüne bulaştırmıştır. Eksikliklerin kapatılması için aylarca vakit olmasına rağmen, EBA’da eğitim dönemi boyunca online ders işlenememiştir. EBA’nın bu eksikliği ve düzenli olarak çökmesini ‘Demek ki talep var. Ne güzel’ diye karşılayan Milli Eğitim Bakanı’nın polyannacı tavrı, eğitimcileri kullanıcı bilgileri konusunda güvenilir olmayan platformlarda ders işlemeye itmiştir. Özetle: EBA-TV aynı hanede farklı sınıflarda çocuklar bulunup tek televizyon olduğu, televizyonu dahi olmayan hanelerin bulunduğu gerçeği görmezden gelinerek, göstermelik hazırlanmış bir sistem olarak eğitim rezaletleri arasında yerini almıştır” iddiasında bulundu.

“UZAKTAN EĞİTİM GARABETİ; BİR ÇOK ÖĞRENCİNİN EĞİTİMDEN KOPMASINA NEDEN OLMUŞTUR!”

Üniversiteye hazırlandığı halde lise öğrencilerinin yaklaşık yüzde 20’sinin EBA’dan hiç faydalanmamış olması bile rezaleti tek başına gözler önüne sermektedir” diyerek çok ciddi bir iddia da bulunan Başkan Selçuk; “Uzaktan eğitim garabeti birçok öğrencinin eğitimden kopmasına neden olmuştur. Bizzat MEB’in yayımladığı 2020 Küresel Salgın Döneminde Uzaktan Eğitim İzleme ve Değerlendirme Raporu’nu göre bu eğitim-öğretim döneminin online sürdürülen kısmında; öğrencilerin yüzde 1,5’i televizyonu ve interneti olmadığı için ders anlatımlarını takip edememiş, öğrencilerin yüzde 7,1’i de internete erişimi olmadığı için canlı derslere katılamamıştır. Öğrencilerin yüzde 4,4’ü ise canlı ders yapılmadığını açıklamıştır. Derslere katılamayan öğrencilerin toplamı yüzde 13 olarak ifade edilmiştir. Söz konusu araştırma, öğrencilerin yüzde 24’ünün (yani 3.5 milyonu aşkın öğrencinin) derslere ya katılamadığı ya da imkansızlıklar nedeniyle düzenli katılım sağlayamadığının itirafı niteliğindedir. Sendikamızın üyelerine sorarak yaptığı araştırmaya göre ise hemen her kademe sınıfta, eğitimde öğrenci açısından en az 5’te 1 oranında kayıp yaşanmıştır” dedi.

 

NE KADAR TABLET DAĞITILDI? BİLMİYORUZ!”

“Sendikamız başta olmak üzere eğitim camiasının neredeyse tek ses olarak; öğrencilerin teknik ihtiyaçları karşılanmadan uzaktan eğitimden fayda sağlanamaz uyarısı, MEB’in ve AKP’nin birbiriyle çelişen söylemleriyle susturulmaya çalışılmıştır. Örneğin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 12 şubat 2021’de Milli Eğitim Bakanlığı’nın ‘2 milyon tablet dağıttığını’ açıklamış ancak hemen sonra Bakan Ziya Selçuk, dağıtılan tablet sayısı için ‘2021 yılında mart ayı sonunda 660 bin adedi geçmesi hedeflenmiştir’ diyerek bir çelişki ortaya koymuştur. Erdoğan’ın ‘O bile 50 bin tablet dağıttı’ dediği AKP’li Şahinbey Belediyesi’nin aslında sadece 20 bine yakın tablet dağıttığı ortaya çıkmış, hükümetin toplamda ne kadar tablet dağıttığı ise eğitim döneminin sonuna gelindiği halde açıklanmamıştır. Sonuç olarak yoksul öğrencilerin ihtiyaçları giderilmemiş, göstermelik kampanyalarla bu öğrencilerimiz hükümet şovuna malzeme yapılmıştır” diyerek iktidara yüklendi.

“İHTİYAÇ SAHİBİ ÖĞRENCİLER, GÖRMEZDEN GELİNMİŞTİR”

“Öğrencinin uzaktan eğitime ulaşmak için sadece tablet bilgisayara değil internete de ihtiyaç duyacağı gerçeği bile MEB’i harekete geçirmemiştir” iddiasında bulunan Bakan Selçuk; “Türkiye’nin internet altyapısı açısından sorunlu birçok ilinde dere tepe çıkarak barakalarda uzaktan eğitime ulaşmaya çalışan öğrencilere rağmen, vakıf maskesi takmış her tarikatla protokol çalışmasına giren Milli Eğitim Bakanlığı, bu konuda Teknoloji Bakanlığı ile bir çalışma yürütmemiştir. Altyapı sorunu yaşayan bölgelerdeki öğrenci ve öğretmenlerimiz kendi çözümlerini üretmeye çalışarak eğitim dönemini kapatmıştır. Bu eğitim dönemi, kuşkusuz insan hayatını öncelemeyen bir zihniyetin bilimsel, adil bir eğitim sistemi oluşturamayacağının da en acı göstergesi olmuştur” dedi.

SELÇUK, YÜZ YÜZE EĞİTİME GEÇİLDİĞİ ANDA EĞİTİMCİLERİN AŞILANMAMASINI DA ELEŞTİRDİ!

 

Eğitim, tek adam rejimine yakışır biçimde, kâh uzaktan kâh yüz yüze yapılmış, bu hayati kararlar eğitimin bileşenlerine sorulmak bir yana dursun hep son dakika haberlerle verilmiştir” diyerek iddialarını ve eleştirilerini sürdüren Başkan Selçuk; “Eğitimin öğretmenler aşılanmadan yüz yüze yapılmasının cinayet olduğunu defaten bas bas bağırmamıza rağmen, aksi uygulamalar neticesinde 50’yi aşkın meslektaşımız bu düşüncesiz tutum nedeniyle hayatını kaybetmiştir.  Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un kameralar önünde aşı olup, öğretmenlerin derhal aşılanacağını söylemesinden sonra geçen bunca zamana rağmen, öğretmenlerin henüz yaklaşık yarısı aşılanmıştır” dedi.

SELÇUK’TAN, ‘TARİHİ VURDUMDUYMAZLIĞA İMZA ATILDI!’ İDDİASI…

Sözlerini sürdüren Selçuk; “Eğitim-İş olarak sürecin başından beri eğitimin bir ekip işi olduğunu, öğretmen kadar diğer eğitim emekçilerinin de aşılanmasının elzem olduğunu söylememize rağmen, eğitim çalışanlarının adı aylarca risk grupları içerisinde zikredilmemiştir. Bu eğitim döneminde aşılanma yapılmadan eğitimin yüz yüze çevrildiği safhada, sadece öğrenci ve öğretmenin değil, tüm toplumun sağlığı riske edilmiş, tarihi bir vurdumduymazlığa imza atılmıştır. Milli Eğitim Bakanı Selçuk’un eğitimin yüz yüze sürdürüleceğinin açıklandığı dönemlerin hemen öncesinde ‘tamamen hazırız’ dediğinde dahi devlet okullarının hijyen malzemesinin bile sağlanamadığı, bir çok okula uyarılarımıza rağmen kadrolu temizlik personeli atanmadığı, sosyal devlet ilkesinin gereği olarak MEB’in gidermesi gereken bu ihtiyaçların yine eğitim emekçileri ve velilerin özverisiyle giderildiği görülmüştür” ifadelerini kullandı.

OLAN FAKİR ÖĞRENCİLERE Mİ OLDU?

Eğitimde fırsat eşitliğin olmadığını da iddia eden Selçuk; “Eğitimde yoksul öğrenci ile zengin öğrenci arasındaki uçurum bu dönemde ne yazık ki zirve yapmıştır. Yoksul öğrenciler bu eğitim döneminin ne uzaktan ne de yüz yüze kısmından tam faydalanamazken ailesi varlıklı öğrenciler evde özel ders alma, özel okulların etüt adı altında işlediği derslere katılma gibi bir çok imkanı bulabilmiştir. Söz konusu fırsat eşitsizliği enflasyonu en çok LGS’de görünür olmuştur. MEB, sınavda çıkacak konuları uyarılarımıza rağmen daraltmamış ve örgün, adil bir eğitim dönemi olmuşçasına soru yelpazesini geniş tutmuştur. Yani Anayasal bir hak olmasına rağmen yaşıtlarıyla aynı eğitimi almayan yavrular, düzgün bir liseye yerleşebilmek için kendilerinden çok daha iyi eğitim alan yaşıtlarıyla aynı sınava girmiştir. LGS’de soruların bilimsellikten uzak biçimde zor olması, bazı özel okulların test kitapçığıyla bire bir uyuşması gibi şaibeler ise hala tartışılagelmekte ve sendikamızın kurduğu komisyon tarafından araştırılmaktadır” diyerek LGS’ye dair de ciddi bir iddiayı gündeme getirerek, köy okullarını kapatmanın faturasının da bu dönemde çıktığını aktardı.

 “EĞİTİM DÖNEMİNE, YOKSUKLUK DAMGA VURDU!”

“Bu eğitim dönemine kuşkusuz yoksulluk da damga vurmuştur” diyen Selçuk; “Temel gıda fiyatlarında yüzde 50’den fazla zam olmasına rağmen sarı sendikaların da emeğiyle 3 kuruşluk zamma layık görülen öğretmenin alım gücü iyice düşmüş, bir sonraki günkü faturayı düşünmeden gönül rahatlığıyla kendini derslere verebilmek hayal olmuştur. Okul masraflarının da enflasyon oranından fazla artması, milyonlarca velinin belini bükmüştür.  Bağış adı altında yine devlet okullarında kayıt parasının illegal biçimde toplanmasıyla başlayan eğitim dönemi, uzaktan sürdüğü zamanda da yüz yüze devam ettiği safhada da hane gelirinden çok büyük bir pay koparmıştır. Her fırsatta ‘en az 3 çocuk yapın!’ diyecek kadar hane halkının yaşamına karışan zihniyetin, çocuklara bedelsiz sağlamakla yükümlü olduğu hizmetleri dahi rant kapısına çevirdiği artık herkesçe görülür olmuştur” diyerek çeşitli iddialar ile yine iktidara yüklenerek iktidarın eğitime ara verdiği halde gericiliğe ara vermediği gibi ciddi bir iddia daha ortaya attı.

“UZAKTAN EĞİTİM BİR MOBBİNG AĞINA DÖNÜŞMÜŞTÜR”

Sözlerini sürdüren Selçuk; “Öğretmenlerin uzaktan eğitim süresince Kamuda bile güvencesiz çalışmanın normalleştirildiği bu süreçte, hükümet mevcut öğretmen açığının 5’te 1’inden bile az atama yapıyor olmayı müjde olarak sunma pişkinliğini sergilemiştir. Ataması yapılmayan öğretmen sayısı bu eğitim döneminde daha da artmış ve ne yazık ki 700 bini aşmıştır. Hak ettiği halde mesleğine kavuşamayan gençlerimiz, inşaatlarda çalışarak, kuryelik yaparak, pazarda tezgah açarak geçinmeye çalışmakta ve öğrencilerine kavuşacakları günleri beklemektedir” dedi.

“YAŞANANLAR, TALEPLERİMİZİN HAKLILIĞININ ALTINI ÇİZMİŞTİR”

Yoksul öğrencilerin, eğitime tutunamadığını iddia eden Selçuk; “Özetle bu eğitim dönemi, eğitimi inşaat ve turizm sektörlerinden bile daha önemsiz gören bir zihniyetin, insan hayatını ve yarının bireyleri umursamayan bir bakış açısının, ülkenin geleceğini günlük çıkarlara feda eden bir kötü hesap uzmanının kurbanı olmuştur. Eğitime tutunamayan yoksul öğrencilerin devlete olan güveni sarsılmış, Başöğretmen Atatürk’ün ‘kimsesizlerin kimsesi’ olsun diye kurduğu Cumhuriyet, kötü yönetim yüzünden kendi çocuklarını görmezden gelmiştir. Yine ülkemizin kurucusu Atatürk’ün gelecek nesilleri emanet edecek kadar güvendiği öğretmenlerin değil hakları, canlarının bile hiçe sayıldığı bu eğitim dönemi, tarihe bir utanç yılı olarak geçmiştir. Yani işçi sınıfının virüse, güvensiz çalışmaya, daha derin bir yoksulluğa itildiği bu dönemde eğitim emekçileri de maddi-manevi ağır yaralar almıştır. Geride bıraktığımız bu eğitim ve öğretim dönemi akıllarda yer eden adaletsizlikleriyle, Eğitim-İş’in kurulduğu günden bu yana savunduğu ‘laik, parasız, bilimsel, adil, kamusal eğitim’ şiarının ne kadar hayati olduğunu toplumun büyük bir kesimi tarafından daha anlaşılır kılmıştır” diyerek açıklamasını sonlandırdı.

Günün Diğer Haberleri