Milli Eğitim Temel Kanunu’nda da açıkça belirtildiği gibi asıl amacı “Atatürk inkılap ve ilkelerine ve Anayasada ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı; Türk Milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan, insan haklarına ve Anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş ; beden, zihin, ahlak, ruh ve duygu bakımlarından dengeli ve sağlıklı şekilde gelişmiş bir kişiliğe ve karaktere, hür ve bilimsel düşünme gücüne, geniş bir dünya görüşüne sahip, insan haklarına saygılı, kişilik ve teşebbüse değer veren, topluma karşı sorumluluk duyan; yapıcı, yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmek” olan Milli Eğitim Bakanlığının asıl amacından saparak her geçen gün yeni bir uygulama ve proje adı altında çeşitli dernek ve vakıflarla iş birliği yaptığını ve aslında bu dernek ve vakıflar tarafından kuşatıldığını üzülerek görmekteyiz.
Milli Eğitim Bakanlığının protokol imzalayarak okullara çeşitli projelerle girmesine izin verdiği bu dernek ve vakıfların bazıları sansasyonel haberlerle (taciz, dolandırıcılık vb.) çok kez ülke gündemini meşgul etmiş ve halen toplum nezdinde aklanmamışlardır. Bu vakıf ve derneklerin toplumun tümünde karşılık bulmadığı, siyasi ve mezhepçi, cinsiyetçi aidiyetleri ön plana çıkarttıkları bilimsellikten, pedagojik kabullerden ne denli uzak projeler geliştirdikleri kamuoyunun malumudur.
Özellikle son dönemde yaptığı çağ dışı, cinsiyetçi açıklamalarıyla gündeme gelen Sosyal Doku Vakfı Başkanı Nurettin Yıldız’ın vermek istediği mesaj, bu türden vakıf ve derneklerin amaç ve çalışmalarını açıkça gözler önüne sermektedir. İşin daha acı olan tarafı ise İstanbul Küçükçekmece Milli Eğitim Müdürü gibi eğitim camiasında yönetici konumunda olanların bu açıklamalara destek vermesi ve bu şahsın kitaplarını okullara dağıtmasıdır. Laik, bilimsel eğitim temelinde yürütülmesi gereken eğitim- öğretim çalışmalarının bu zihniyetteki kişilerce yönetilmesi 94 yıllık Türkiye Cumhuriyeti’nde eğitim öğretimde gelinen noktayı göstermesi açısından ürkütücüdür. Aynı Milli Eğitim Müdürünün sosyal medyada yaptığı destekleyici açıklamayı, Cumhurbaşkanının aksi yönde yaptığı açıklamanın hemen ardından silmesi ise ayrıca trajikomik bir davranış olarak önümüzde durmaktadır. Liyakata önem verilmeden yapılan yönetici atamalarının doğurduğu olumsuz sonuçlar hanesine maalesef bir yenisi daha eklenmiştir.
Yakın zamana kadar eğitim sistemimize nüfus etmesine göz yumulan “ne istedilerse verilen” FETÖ terör örgütünün ülkemize ihaneti hepimizi derinden sarsmışken bundan ders çıkartılması ve laik, bilimsel eğitimin esas alınması gerektiği açıkça ortada iken maalesef halen mezhepçi ve siyasal bir ideolojiye dayanan, laik düzene karşı söylemler geliştiren cemaat, vakıf ve derneklerin Milli Eğitim sistemimizde söz sahibi olmaya çalıştığını ve karar merciinde olanların bunlara göz yumduklarını hatta bu çalışmaları desteklediklerini görmekteyiz.
Kimse Türkiye'nin geleceği olan yavrularımız üzerinden siyasi çıkarlarını şekillendirememeli. Kimse, Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk'ün biz eğitim neferlerine mirası olan çocuklarımıza, çağ dışı bir eğitimi reva görememeli.
Bizler eğitim İş’li öğretmenler ve eğitim iş görenleri olarak bilimsellikten , laik eğitimi savunmaktan ve uygulamaktan asla vazgeçmeyeceğimizi, okullarımızda bu tür vakıf ve derneklerin çalışmalarına katılmayacağımızı, Milli Eğitim’in temel ilkelerine aykırı olarak gerçekleştirmeye çalışılan projelere ve protokollere karşı hukuksal mücadelemizi sürdüreceğimizi , laik eğitim ve sosyal devlet ilkelerine aykırılık taşıyan hiçbir uygulamaya geçit vermeyeceğimizi bir kez daha vurguluyoruz.
Oğuz AKKAŞ
Eğitim İş
İstanbul 3 Nolu Şube Başkanı