-IMF’DEN ‘ÇEYİZ HESAPLI’ UYARI…

– Uluslararası Para Fonu (IMF) emeklilik ve kıdem tazminatı reform planlarının tam ve hızlı uygulamasının Türkiye için kilit önemde olduğunu belirterek, “Hassasiyetler ve tasarruf oranını etkileyecek yeni politikalarda gecikmenin azaltılması aciliyeti karşısında çabalar mümkün olduğu kadar erken başlamalı” dedi.

EKONOMİ - 2016-05-10 22:34:15

-IMF’nin doğu Avrupa ülkelerini incelediği son bölgesel ekonomik konular raporunda Türkiye’de tasarrufların incelendiği özel bir bölüm yer aldı.

-IMF: Türkiye büyük dış dengesizliğe sahip, bunun büyük bölümü yapısal olarak düşük özel tasarruf oranına bağlı.

-IMF: Geleceğe bakıldığında emeklilik ve kıdem tazminatı reform planlarının tam ve hızlı uygulaması kilit önemde. Hassasiyetler ve tasarruf oranını etkileyecek yeni politikalarda  gecikmenin azaltılması aciliyeti karşısında çabalar mümkün olduğu kadar erken başlamalı.

 

ANKARA(ANKA) – Uluslararası Para Fonu (IMF) emeklilik ve kıdem tazminatı reform planlarının tam ve hızlı uygulamasının Türkiye için kilit önemde olduğunu belirterek, “Hassasiyetler ve tasarruf oranını etkileyecek yeni politikalarda gecikmenin azaltılması aciliyeti karşısında çabalar mümkün olduğu kadar erken başlamalı” dedi. IMF son doğu Avrupa bölgesel raporunda Türkiye için özel bölüm ayırırken tasarrufları teşvik amaçlı getirilen “çeyiz hesabı” gibi konulara da değindi.

-“TÜRKİYE YAPISAL TASARRUF SORUNU NEDENİYLE BÜYÜK DIŞ DENGESİZLİĞE SAHİP”-

IMF, doğu Avrupa ülkeleriyle ilgili ekonomik konuları ele aldığı son bölgesel raporunda Türkiye’deki tasarruf durumunu incelediği bir bölüme de yer verdi. Raporda şöyle denildi:

“-Türkiye çoğunlukla yapışa düşük özel tasarruf oranına bağlı büyük dış dengesizliğe sahip: Özel sektör tasarruf oranı 1998-2003 arasında yüzde 18 olsa da 2013’te yüzde 9’a düştü ve 2010’dan bu yana yüzde 13’ün altında kaldı. Tasarruf oranında azalış kısmen 2003’den sonraki yıllarda vurguluydu. Bu arada, yatırım oranı 2002’deki yüzde 17 düzeyinden 2014’te yüzde 20’ye yükselirken, kamu tasarruf oranı yüzde 3 düzeyinde durdu. Böylece bundan böyle yatırımları kapsamamış olan kamu ve özel iç tasarruflar, tasarruf ve yatırım arasındaki uçurumu ve bundan dolayı da 2010-2015 arası GSYH’nın ortalama yüzde 6.5 cari işlemler açığını genişletti.

Özel tasarruf oranındaki düşüş temelde ekonomik stabilizasyonun ve finansal derinleşmenin sonucu: 2001 krizini doğrudan izleyen yıllarda tasarruf oranında hızlı düşüş eksiksiz bir makroekonomik stabilizasyon programının hızlı uygulanmasının büyük rol oynamış olabileceğini ortaya koydu. Tasarrufta sonraları daha derecelendirilmiş fakat hala hızlı düşüş, hızlı finansal derinleşmeyle uyumludur, özellikle de hane halklarının büyük bölümü tarafından edinilebilir hale gelen banka kredisi aracılığıyla. Kentleşme de muhtemelen bir rol oynamış olabilir: Genellikle, düşük tasarruf gereksiniminin, kent merkezlerinde daha iyi ve fazla kamu hizmetinin edinilebilirliği anlamına geldiği ve gelir oynaklığının kent sakinleri için daha düşük olduğu düşünülür.

Türk yetkililer özel tasarruf oranını artırmanın ekonominin dış hassasiyetini azaltmak için önemli bir politika hedefi olarak vurguladılar: Bu amaçla, çeşitli politika seçeneklerini göz önüne aldılar. Üçayaklı bir emeklilik planının desteklenmesini, daha sonraları çeyiz hesapları için bir tasarruf sübvansiyonunu devreye soktular. Yetkililer aynı zamanda otomatik kayıtla fonlanan emeklilik planının pilot uygulamasını başlattılar ve bu uygulamanın genişletilmesi taahhüdünde bulundular. Son olarak kıdem tazminatını kaynağa kavuşmuş ve kazanımlarının transfer edilebilmesini sağlayan reform önerilerini ortaya koydular. Yetkililer bankacılık sistemindeki sistemik ihtiyati risklerin harekete geçirdiği, çok yüksek kredi büyümesiyle sonuçlanabilecek kredi genişlemesini sınırlamak amacıyla da makro-ihtiyati araçları kullandı.

Geleceğe bakıldığında emeklilik ve kıdem tazminatı reform planlarının tam ve hızlı uygulaması kilit önemde: Hassasiyetler ve tasarruf oranını etkileyecek yeni politikalarda gecikmenin azaltılması aciliyeti karşısında çabalar mümkün olduğu kadar erken başlamalı. Ayrıca Türkiye’nin görece genç nüfusu ve azalan doğurganlık oranı, ülkenin demografik açıdan bir maddi yarar görmesi anlamına geliyor. Bu gelecekteki hemen hemen kaçınılmaz nüfus yaşlanması beklentisinde tasarrufları artırmaya yönelik bir pencere açıyor. Kredi genişlemesini sınırlayacak makro-ihtiyati politikalar bir politika karışımının parçası olarak da kalmalı.” (ANKA)

(HM/ORH)

Günün Diğer Haberleri