Çocuğun Başarısında Öğretmen Tutumlarının Etkisi

Çocukların sağlıklı bir kişilik sahibi olmaları en az anne-babalar kadar öğretmenlerin de rolü çok büyüktür. Öğretmen öğrencisini istenilen karakter ve kişilikte yetiştirebilmek ve istenilen başarıyı elde edebilmek için aşağıdaki hususlara dikkat etmesi gerekmektedir:

EĞİTİM - 2016-02-14 13:42:48

Çocukların sağlıklı bir kişilik sahibi olmaları en az anne-babalar kadar öğretmenlerin de  rolü çok büyüktür. Öğretmen öğrencisini istenilen karakter ve kişilikte yetiştirebilmek ve istenilen başarıyı elde edebilmek için aşağıdaki hususlara dikkat etmesi gerekmektedir:

  • Eğitimin ve insan ilişkilerinin temelini sevgi üzerine kurun.
  • Öğrencilerinize saygı gösterin.
  • Öğrencinin yansıttığı kişiliği kabul edin.
  • Öğrencinizle gerektiğinde  empati kurun (kendinizi öğrencinizin yerine koyun onun hissettiklerini hissetmeye çalışın)
  • Yanlış davranışlarla uğraşırken kişisel davranmayın, objektif ve tutarlı olun.
  • Öğrencinize seçme hakkı verin.
  • Öğrencinizi asala utandırmayın, alay etmeyin, aşağılamayın.
  • Öğrencinize övgü ve onay sözleri söyleyin.
  • Öğrencinize size ve arkadaşlarına yardım etme fırsatı verin.
  • Öğrencinize doğru bilgi verin.
  • Öğrencinizi iyi dinleyin.
  • Sıkıntı ve sorunlarınızı sınıfa taşımayın, kendinizi derse motive edin ve derse konsantre olmadan derse başlamayın.
  • Öğrenciniz bütün insanlar gibi temiz, düzenli ve iyi giyimli insanlardan hoşlanır.

  Öğrenci, kendisini yargılamadan, suçlamadan dinleyen, onu anlamaya çalışan, kendisi danıştığında yol gösteren bir öğretmenle yakınlaşmak ister, varlığına ve  bilgisine ihtiyaç duyar. Öğretmen bilgiye dayanan otoritesini geliştirdiği ölçüde öğrenci, öğretmeni ve dersleri sevmeye başlar. Birlikte ders yapmak bir zevk haline gelir. Böylece öğretmenini, dersini ve okulunu seven bir öğrenci de okuldan kaynaklanan anti-sosyal bir davranış kesinlikle olmaz.

Öğrencilerle en az ana-baba kadar beraber olan ve onlarla iletişim içerisinde bulunan öğretmenlerin hem kendilerine hem de ana-babalara yardımcı olabilmeleri için, öğrencilerinde gördükleri her zamanki davranışlarından farklı davranışlar görürse örneğin:

  • Fazla para harcıyorsa, borç alıyorsa,
  • Her zamanki arkadaş grubunda ani değişiklikler oldu ise,
  • Uyumlu öğrencide uyumsuzluk başladı ise,
  • Okul başarısında belirgin değişiklikler oluyorsa,
  • Okula gelişlerinde düzensizlikler ortaya çıktı ise,
  • Belirgin davranış değişiklikleri varsa (tutarsızlıklar)
  • Kendine bakımı değişti ise (bakımsızlık ya da maddenin etkilerini saklamak için çaba)
  • Yalan söylemeyen birisinde yalanlar başladı ise,
  • Önceden olmayan yasal sorunlar arttı ise (çalma, kavga vs.)
  • Sağlık sorunları sık yaşanıyorsa,
  • İletişimde sorunlar yaşanıyorsa (öğretmenler ve arkadaşları ile iletişimi eskisi gibi değilse),

   O zaman öğrencinin bir sorunu olduğu ve bu sorunun adının da madde kullanımı olabileceği unutulmamalıdır. Böyle bir durumla karşılaşıldığında telaşlanmadan bu bilgileri aile ve öğrenci ile paylaşarak profesyonel yardıma yönelmek izlenecek en duyarlı yoldur.

ÖĞRENCİNİN DERS ÇALIŞMA ALIŞKANLIĞI KAZANMASINDA

ÖĞRETMENLERE DÜŞEN GÖREVLER

   Okula yeni başlayan bir çocuğun okulda başarılı ya da başarısız olmasında aile ve çevrenin etkisi kadar öğretmenin tutum ve davranışlarının da etkisi vardır.

   Başarılı bir öğrenme ortamının oluşturulmasında , çocuğun okulu ve dersleri sevmesinde,  öğretmenlerin ,özellikle ilköğretim okulu öğretmenlerinin etkisi büyüktür. Bu dönemde okulu ve dersleri sevmeyen öğrenci ilerdeki öğrenim hayatında da okumayı ve dersleri sevmemekte, bu da öğrencinin öğrenim hayatının başarısız geçmesine neden olmaktadır.

   Bir şeyi öğretmeye başlamadan önce, çocuğun o konuyu öğrenmesi için merak uyandırıp öğrenme isteğini artırmak gerekir.

   Bunun için öğretmen, öncelikle mesleğini sevmelidir. Öğrencilerini bireysel özellikleriyle tanıyarak onlara  seslenebilmeli, sağlıklı bir ilişki, yakın bir dostluk ortamı oluşturmaktır.  Her hangi bir sorun ya da gerginliği olan öğrenci öncelikle karşısında sevecen bir yaklaşım içinde, kendisini anlayan ve dinleyen bir öğretmen arar. Her hangi bir başarısı sebebiyle sınıf içinde çocuğun gururunu okşayan bir söz, onu olumlu bir şekilde etkileyen önemli bir mükafat yerine geçer ve çocuğun ders başarısını olduğu kadar, sınıf içindeki durumunu da etkiler.

   Öğretmenler konuları anlatırken  birçok hareket, jest-mimikleri işin içine katarak,  uygun yaşanmış ya da yaşanabilir örnekler sunması dersi daha çekici hale getirir.

   Öğrencilere olabildiği kadar uygulama fırsatı verilirse öğrenme daha çabuk ve kalıcı olacaktır.

  “Güven duygusu” çocuğun sınıf içindeki uyumunda olduğu kadar, ders başarısında da büyük bir önem taşır. Olumsuz çevre koşullarında yetişen ya da her hangi bir sebeple uyum ve davranış bozuklukları gösteren çocuğun yetenekleri keşfedilerek, güven duygusunun pekiştirilmesi, onun eğitimi ve öğretimi açısından büyük önem taşır. O güne kadar belki yeteneklerini sınama fırsatı bile bulamayan çocuk, öğretmeninin keşfetmesi ile resim, müzik, güzel okuma ve yazma gibi konulardaki yeteneğinden haberdar olunca kendine olan güveni güçlenir. Bu da gerek sınıf içi uyumu ve arkadaş ilişkilerini, gerekse ders başarısını olumlu açıdan etkiler.

   Öğretmen; öğrenci tanıma tekniklerini kullanarak öğrencilerini her yönü ile tanımalıdır. Etkili eğitim öğretimin temel şartlarından biri de öğrenciyi tanımadır. 

   Öğretmen öğrencileri ile sürekli ilgilenmeli, aileleri ile mutlaka işbirliği içinde olmalıdır. Derse ilgisiz olan, geç gelen, okuldan kaçan, başarısız olan, içine kapanık, sessiz ve arkadaş edinememiş veya çok hareketli ve ilgisi dağınık olan öğrencilerle bireysel olarak ilgilenmeli, ailesi ile işbirliğine gitmeli, gerekirse uzman kişi ve kurumlardan yararlanma yoluna gitmelidir. Sıcak bir ilgi, başını okşama ismiyle hitap etme, sınıf içinde çocukları onore etme, ödüllendirme gibi davranışlar öğrencilerin derse olan ilgisini ve sevgisini artırır. Özellikle ilköğretim okulu öğrencileri öğretmenin bu sıcak ilgisini kaybetmemek için derslerine daha fazla ilgi gösterirler, daha fazla çalışırlar, dolayısı ile bu öğrencinin başarısını artırır ve bu davranış kalıcı hale gelerek ileriki öğrenim hayatında da aynı şekilde devam eder.

   Çocukta öğrenmeye karşı bir direnç oluşuyorsa öğretme işi durdurulmalı; yargılama ve hesap sorma şeklinde olmamak şartı ile onun da bir insan olduğu bilinci ile yaklaşıp anlamaya çalışılmalıdır.

   Öğrencilerin pek çoğu zamanlarını ders çalışmakla geçirdikleri halde yeteri kadar başarılı olamamaktan şikayetçidirler. Çalışma zamanı ve süresini iyi ayarlayamadıkları ve öğrenilenleri hatırda tutmaya yarayacak bazı tekniklerden haberdar olmadıkları için çabalarının sonucunu alamamaktadırlar. Yeteneğinin altında başarı gösteren öğrencilerin başarısızlığı, verimli ders çalışma yöntemlerini bilmemekten veya okuma yazma  ve aritmetikteki eksikliklerinden kaynaklanmaktadır.

   Verimli çalışma; ilköğretim sınıflarında doğru, anlamlı ve hızlı okuma, okuduklarını tam olarak anlama ve anlatma becerisini kazanmakla başlar. Okuma becerilerini zamanında kazanan, geliştiren ve sonra da bunu alışkanlık haline getiren öğrenciler, ödev hazırlama ve ders çalışma konularında çok daha başarılı olmaktadırlar. Okuma becerileri bakımından yaşının ve sınıfının genel düzeyinin altında bulunan öğrenciler ise, beklenen başarı çizgisine erişememektedirler.

   Öğrencilerin çalışma alışkanlıkları ve tutumları çok geniş kapsamlıdır. Bu kavramın içine öğrencinin okul yaşantısıyla ilgili her şey  girmektedir. Örneğin, ders dinlerken hissettikleri , öğretmenlere karşı tutumları, ders çalışma yöntemleri, ödevler konusundaki görüşleri, eğitimden beklentileri, kütüphaneden yararlanma biçimleri, çalışma ortamlarını düzenlemeleri, anne baba ve arkadaşlarıyla ilişkileri gibi pek çok husus bu konuda sayılabilir.

   Öğrencilerin çalışma alışkanlık ve tutumlarını şekillendiren temel faktör “kendilerinin çalışma yaklaşımlarıdır”. Öğrencinin öncelikle, hangi amaçla çalışacağını ve öğreneceğini bilmesi  gerekmektedir. Öğrenci okuduğunu anlamaya mı yoksa ezberleyip geçiştirmeye mi yönelmiştir.

   Verimli çalışma ve tam öğrenme yollarını bilmek her öğrenci için baş gereksinimlerden biridir. “Çok çalışmak” yerine “verimli çalışmak” ilkesi temel alınmalı, bunun için zamanı iyi kullanması çocuğa öğretilmelidir.

Etkili çalışma; zamanı belirlenmiş amaçlar ve saptanmış öncelikler doğrultusunda programlı olarak kullanmaktır. Verimli çalışma programı içinde eğlenmeye, dinlenmeye, aileye, sevdiklerine ve hobilere daima yer vardır.

   Öğretmenler, öğrencilerine verimli ders çalışma yöntemleri konusunda uygulamalı çalışmalar yaptırmalıdırlar. Öğrenciye zamanını nasıl planlayacağını öğretmek, okuduğunu özetlemeyi ve gerekli tekrarları yapmayı alışkanlık haline getirmelerini sağlamak öğrencinin başarısını ve kendine güvenini artıracaktır.

   Öğretmenin olumlu tutumu öğrencinin onu benimsemesine, dolayısıyla okul çalışmalarından zevk almasına neden olmaktadır.

   Öğrencilerin çalışma alışkanlık ve tutumlarını geliştirmek için öğretmenler, anne babalar ve öğrenciler el ele vermelidirler. Öğretmenler, öğrencilerin başarı durumları ve çalışma alışkanlıkları ,devam-devamsızlık, okuldaki davranışları, arkadaşları ile olan ilişkileri vb.  konularda ailelerle sürekli iletişim içinde olmalıdırlar. Ders saati içinde ve dışında birleştirici rol oynamaya özen göstermelidirler. Hükmedici ve baskıcı davranışlarla değil, iyimser, sevecen ve motive edici bir  yaklaşımla öğrencileri ders çalışmaya teşvik etmelidirler.

Öğretmenlerdiyarı

Günün Diğer Haberleri