Sınav odaklı bir sistemde öğrencilerin ödev yükü, TEOG kampları, özel dersler tatilin önüne geçerken; velilere de büyük bir mali külfet düştü. Milli Eğitim Bakanlığı da kurumlardan sorgulaması gereken belgeyi öğretmenlerden sorgulayarak sahte diploma peşine düştü. Öğretmenler de diplomalarının noter tasdiki, aslı gibidir onayı, Mebbis’de bilgilerini kontrolü, son gün derken tatil bitti…
Eskişehir Milli Eğitim Müdürlüğü de sömestr tatilini verimli geçirdi. Bakanlığın yarıyıl tatil ödevini iyi çalıştı. 2016-2017 Eğitim ve Öğretim yılında okutulacak seçmeli derslerin öğrencilerin ilgi ve yeteneklerine göre belirlenmesini öncelikli kılmayıp, kendi belirledikleri derslerin seçilmesiyle ilgili okul müdürlüklerine resmi yazı göndermiştir. İkinci dönem öğretmenler kurulunun gündem maddesi olan seçmeli derslerin belirlenmesinde sınıf öğretmenlerinin ilkokul dördüncü sınıflarında Kuran-ı Kerim, Hz. Peygamber’in Hayatı, Temel Dini Bilgiler derslerini seçmeleri için teşvik edilmesini; ayrıca ilkokul, ortaokul müdürlerinin ve Din Kültürü Ahlak Bilgisi Öğretmenlerinin öğrenci ve velilere yönlendirme yapmasını istemiştir. Yine aynı resmi yazı, liselerde öğrencilerin dini konularda bilgilerini pekiştirmeleri, ahlaki ve manevi yönden gelişmeleri için bu dersleri seçmeleri konusunda hassasiyetle vurgu yapılmıştır.
Bu resmi yazıyı da ‘’Dersimi seçiyorum, dinimi öğreniyorum’’ sloganı ile afişe etmiş ve tüm okullara göndermiştir. Okul müdürlerine öğrenci sayısı kadar imza karşılığı teslim edilen broşürler, seçmeli ders formuyla birlikte dağıtılmıştır.
Liselerde Dil ve Anlatım, Matematik ve Fen Bilimleri, Sosyal Bilimler, Yabancı Dil, Güzel Sanatlar, Bilişim, Spor ve Sosyal Etkinlikler başlığı altında kırk kadar, Ortaokullarda otuz civarında seçmeli ders olduğu halde, Din, Ahlak ve Değerler başlığı adı altındaki derslerin dayatılmasının maksadı ortadadır.
4+4+4 parçalı eğitim sistemiyle tüm okullar İmam Hatip Okullarına dönüştürülürken, seçmeli ders sayılarının artırılmasında sebep din eksenli derslerin dayatılmasındaki söylemlerimizin bu gün ne kadar haklı olduğunu görüyoruz. Ayrıca sırf bu dersleri dayatmak adına öğrencilerin haftalık ders yükü de artırılmıştır. MEB’nın seçmeli dersler öğrencilerin tercihine bırakılmıştır demeçlerine rağmen; görünürde seçmeli uygulamada dayatmalı derslerle kendilerine olan güveni sarsmışlardır.
Üstün görev anlayışıyla, il müftülüğü de MEM’e destek vermiş, din içerikli derslerin seçimi cuma hutbesinin konusu olmuştur. 5 Şubat Cuma günü laiklik ilkesinin anayasaya girişinin yıl dönümünde son derece manidar olmuştur… Ne yazık ki! Eğitimin uzmanlık alanı el değiştirmiştir. Bundan sonra cuma hutbeleri eğitimi konu ettiğine göre ileride karma eğitimin yanlışlığı da gündem edilecek mi?
Çocuğa ve onun geleceğine verdiği değeri salt din eğitimiyle eşdeğer gören zihniyet bilimsellikten söz edebilir mi?
Din içerikli dersler ön plana çıkartılırken, diğer bilimsel, sportif ve sanatsal dersleri yok sayan bir Milli Eğitim Bakanlığı olabilir mi?
Manevi ve ahlaki dersler sadece din içerikli midir? Öğrenciyi ve veliyi müşteri olarak gören bakanlık; bu dayatma dersleriyle itaatkar, muhafazakar, güvensiz, kindar bir nesil mi yaratmak istemektedir?
Öğrencileri kendi özgür iradesiyle karar vereceği bir sistemde var ettiğinde fikri hür, vicdanı hür nesillerden mi korkmaktadır?
Şu bilinmelidir ki; akılcı, çağdaş, bilimsel bir eğitim ve özgür ruhta nesiller ancak laik bir eğitimde gerçekleştirilebilir. Laiklik, din eğitiminin engellenmesi değildir. Bireylerin düşünce ve vicdan özgürlüğüne değer vermektir. Ancak laiklik ilkesini dinsizlik olarak algılatılan zihniyete, insani yaşam hakkımızı düzenleyen bu ilkeyi tahrip etmesine izin vermeyelim.
Ebru SUNGAR