Eğitimin yükü yine halkın sırtına yüklenecek

Eğitimin yükü yine halkın sırtına yüklenecek

SENDİKA - 2013-11-14 22:24:50

Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2014 yılı bütçesi, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülmeye başlandı. 2013 yılında 47 milyar 496 milyon 378 bin 650 TL olan eğitim bütçesi, kamuoyu tarafından “4+4+4” diye bilinen 6287 sayılı yasayla artan öğrenci sayısı, derslik ve öğretmen açığına rağmen 2014 yılı için 55 milyar 704 milyon 817 bin 610 TL olarak öngörülmektedir. Bütçeden Milli Eğitim Bakanlığı’na ayrılan bu miktar, eğitimin temel ihtiyaçlarını karşılamaktan ve eksiklikleri gidermekten oldukça uzaktır.

2014 bütçe yasasında, eğitime ayrılan bütçenin yurt içi hasılaya oranına bakıldığında da herhangi bir gelişme kaydedilmediği görülmektedir. 2013 yılında MEB bütçesi milli gelirin yüzde 3,02’sini, merkezi bütçenin yüzde 11,76`sını oluştururken 2014 yılında merkezi bütçenin yüzde 12,77’sine, milli gelirin ise 3,24’üne denk gelmektedir. Bu rakamlara göre genel bütçeden eğitime ayrılan pay artırılmış gibi görünse de, ulusal gelirden ayrılan pay düşmüştür. Bu haliyle Türkiye, 2014 yılında da milli eğitime ayırdığı bütçe açısından OECD ülkelerinin gerisinde kalmış, eğitime en az pay ayıran ülkeler arasında yer almaktan kendini kurtaramamıştır.

MEB’in 2014 bütçe taslağına göre eğitimin yükü velilerin ve hayırsever vatandaşların sırtına yüklenmiştir. Okullara yeterli ödenek ayrılmadığı için eğitim harcamalarının önemli bir kısmı çeşitli kalemler altında velilerden alınmakta, eğitimin yükü veliye yıkılmaktadır. Eğitime yeterli bütçe ayrılmaması sonucu, eğitim kurumları birer “ticarethaneye”, okul müdürleri “tüccara”, öğrenci velisi ise “müşteri” durumuna düşürülmektedir.

Öngörülen rakamlarla kronik hale gelen alt yapı sorunları, personel ve öğretmen açıkları gibi sorunları çözmek mümkün görünmemektedir. Bütçede eğitim harcamalarına bakıldığında büyük bir bölümünün personel giderlerine ayrıldığı görülmektedir. 2014 MEB bütçesinin büyük bir bölümünü oluşturan 38 milyar 261 milyon 980 bin 610 TL’si sadece personel giderleri için,  5 milyar 940 milyon 776 bin TL’si ise Sosyal Güvenlik Kurumuna Devlet primi giderleri için ayrılmıştır. Yatırıma, eğitimin geliştirilmesine ve planlanmasına yeterince kaynak ayrılmamıştır.

2002-2014 MEB Bütçesinden Yükseköğretime Ayrılan Pay ve Milli Gelire Oranı

Yıllar

Yükseköğretim Bütçesinin Merkezi Bütçeye Oranı (%)

Yükseköğretim Bütçesinin Milli Gelire Oranı (%)

2002

2,55

0,89

2003

2,27

0,94

2004

2,45

0,86

2005

3,34

1,07

2006

3,35

1,04

2007

3,21

1,05

2008

3,29

1,02

2009

3,33

0,79

2010

3,24

0,91

2011

3,68

0,95

2012

3,63

0,89

2013

3,77

0,97

2014

3,88

0,99

 

 

2014 yılı için yükseköğretime ayrılan pay 16,9 milyar TL’dir ve milli gelirin yüzde 0,99`una, merkezi yönetim bütçesinin ise yüzde 3,88`ine karşılık gelmektedir. Gecekondu yapar gibi her ile her gün bir üniversite açan AKP iktidarı üniversitelere de genel bütçeden yeterli payı ayırmamıştır. 2002 yılında 76 üniversite için ulusal gelirin yüzde 0.89’u ayrılırken, 2014 yılında ise 175 üniversiteye karşılık milli gelirin sadece yüzde 0.99’u ayrılmıştır. Gerekli altyapı ve akademik kadrolar oluşturulmadan kurulan üniversiteler, bilim üreten kurumlar olmaktan çıkarak, neredeyse ticari mantığa hizmet eder hale getirilmekte ve bilimsel eğitim adeta metalaştırılmaktadır. Üniversitelere yeterli kadro ayrılmamakta, var olan kadrolar ise politik ortamın ürettiği anlayış nedeniyle özgürlük alanını yavaş yavaş yitirmektedir. Aynı zamanda 2014 yılı yükseköğretim bütçesi taslağına göre üniversiteler kendi başlarının çaresine bakacaklar, kaynaklarını kendileri yaratacaklardır. Bu anlayışla, özerk demokratik üniversite anlayışından bahsedilemez.

Öngörülen milli eğitim bütçesi ile okul öncesi, ilköğretim, ortaöğretim ve yüksek öğretimde okullaşma oranını yukarı çekmek de olanaksızdır. 4+4+4 eğitim sistemine geçilmesiyle birlikte oluşan yeni ihtiyaçları göz önüne aldığımızda, bütçe rakamlarının sözkonusu ihtiyaçları karşılaması mümkün değildir.

Öğrenci sayısının artmasıyla birlikte okul, derslik ve öğretmen açığı büyümektedir. Bugün Türkiye’de halen öğretmeni olmayan okullar, okulu olmayan köyler bulunmaktadır. Türkiye’deki okulların yarısından fazlasında ikili eğitim yapılmakta, birleştirilmiş sınıflarda eğitim ve taşımalı eğitim uygulamasına devam edilmektedir. Okullardaki altyapı ve donanım eksiklikleri, nitelikli bir eğitim politikasının yürütülmesinin önünde büyük bir engeldir. Okul yetersizliği ve derslik açığının yanında, acil çözüm bekleyen en önemli sorun, öğretmen açıklarıdır. Ancak MEB, öğretmen açığını mevsimlik işçi istihdamına benzer bir anlayış üzerinden kadrosuz öğretmenlerle kapatma yoluna giderek, kalıcı çözümlerin uzağında kalmakta, eğitimde ve eğitim kadrolarındaki sürekliliği sekteye uğratmaktadır.

Kısacası, MEB bütçe rakamları siyasal iktidarın eğitime bakışını göstermektedir. Bu bakış, eğitimi özelleştirme, eğitimin yükünü yoksul halkın sırtına yükleme bakışıdır. Öngörülen milli eğitim bütçesiyle parasız, nitelikli ve herkese eğitim anlayışının yaşama geçirilmesi mümkün değildir.

Atatürk, “Eğitimdir ki bir ulusu ya özgür, bağımsız, onurlu, yüksek bir topluluk biçiminde yaşatır ya da bir ulusu tutsaklık ve yoksulluğa götürür.” sözüyle özgür bir toplum ideali içinde eğitimin önemini vurgulamıştır. Bu idealin sorumluluğu içinde Eğitim-İş olarak; hükümeti, sosyal devletin gereklerini yerine getirmeye çağırıyoruz. Talebimiz genel bütçeden eğitime ayrılan payın yüzde 20’lere, GSMH’dan da daha fazla pay aktarılarak yüzde 6’lara çıkarılması, okul, derslik ve öğretmen açıklarının kapatılmasıdır.

EĞİTİM İŞ MERKEZ YÖNETİM KURULU

Günün Diğer Haberleri