Türkiye`de son yıllarda 12 Eylül koşullarını bile gölgede bırakan sıkıyönetim koşulları yaşanmaktadır. Toplumsal yaşamın her alanında baskıcı ve otoriter uygulamalarını arttıran ve şiddeti temel politika aracı haline getiren AKP iktidarı, bugüne kadar izlediği baskıcı, otoriter ve şiddete dayanan politikalarını sürdürmektedir.
Yıllardır sürdürülen anti demokratik devlet anlayışı, bugüne kadar çok sayıda acıya, gözyaşına ve ölüme neden olmuştur. Son olarak geçtiğimiz hafta Okmeydanı`nda yaşananlar sonrasında Uğur Kurt ve Ayhan Yılmaz`ın ölümü ile sonuçlanan olaylar, devlet şiddetinin ve polis cinayetlerinin son yıllarda geldiği noktayı bütün açıklığı ile bir kez daha göstermiştir.
Başbakan`ın Gezi direnişinden bu yana polise "vur emri" verir gibi açıklamalar yapması, Gezi direnişinde hayatını kaybeden gençleri kastederek "emri ben verdim" demesi ve son olarak Okmeydanı`nda yaşanan polis cinayeti, Başbakan`ın kendisi gibi düşünmeyen, baskılara karşı direnen herkesi açık hedef haline getirdiğini göstermektedir.
Okmeydanı`nda yaşananlar üzerine Başbakan`ın "polis nasıl sabrediyor, anlamıyorum" sözleri, şiddetin ve yeni polis cinayetlerinin habercisi niteliğindedir. Gezi sürecinde gençlerimizin katledilmesinden itibaren sürekli bir biçimde devlet şiddetinin arttırılması, polise açıkça sokağa çıkan herkese hedef gözeterek ateş etme yetkisi verilmesi Başbakan`ın konuşmalarında Gezi direnişine yaptığı vurguların artması, Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde yaratılmak istenen provokasyonlar üzerinden, yeni bir ayrıştırma ve kutuplaştırma siyasetinin yaratılmak istendiğini göstermektedir.
Soma`da maden işçilerini açıkça katledenlerden hesap sorulmazken, yakınlarını kaybedenlere acımasızca saldıranlar, işçi ailelerini gaza boğarak bir kez daha cezalandıranlar, ülke çapında bu katliamı lanetlemek için sokağa çıkanlara da benzer bir şekilde acımasızca saldırmıştır. Yıllardır emekçilerin, demokrasi ve barış talep edenlerin, Alevilerin ve Kürtlerin talepleri karşısında baskı ve şiddet politikalarını devreye sokanlar, polisin yargısız sokak infazları ile halkı korkutmaya ve sindirmeye çalışması kabul edilemez. Siyasi iktidarın her fırsatta beslediği şiddet ortamı üzerinden sokak ortasında işlenen cinayetlere yenilerinin eklenmesine kimsenin daha fazla seyirci kalması mümkün değildir.
Yıllardır devlet eliyle işlenen cinayetlerin failleri de emri verenler de bellidir. Roboski`den Gezi`ye, Soma`dan Okmeydanı`na Başbakan`ın kışkırtmaları ile öldürülen gençlerimizin katili siyasi iktidardır. Katiler er ya da geç mutlaka halka hesap verecektir.
Son yıllarda belirgin bir şekilde artan polis katliamlarına derhal son verilmeli, devlet eliyle işlenen cinayetler artık son bulmalı, halka yönelik polis şiddeti derhal durdurulmalıdır. Geçmişten bugüne halka kurşun yağdırarak açıkça cinayet işleyenler ve onlara ölüm emri verenler yargı önüne çıkarılmalı ve halka hesap vermelidir.